SUUDİ ARABİSTAN
Geçtiğimiz hafta İstanbul'da Suudi hem akademisyen hem de iş insanı ile yemekli tanışma toplantısı gerçekleştirdim.
Suudi iş insanı aynı zamanda Suudi Arabistan Veliaht Prensi Bin Salman'nın çok yakın aile dostu oluyormuş ve Türkiye'ye geliştirdiği bir teknoloji ürününün satışı konusunda görüşmeler yapmaya 2 günlüğüne İstanbul'a gelmiş.
Kendisini yurt dışından tanıyan ortak bir arkadaşımız bizi tanıştırdı ve Mariott Hotel İstanbul Marmara'da yeni açılan Koreli Amerikan şef Akira Back-in lokantasında yedik.
Lokanta detayını vermem ünlü şef Akira Back'in dünyada paris, Laş Vegas, Dubai Beverly Hills, Toronto, Singapur Seul gibi 21 ülke sonrasında Türkiye'deki ilk lokantasını İstanbul Marmara Sea'da açmış olması.
Uzakdoğu yemeğini sevenlere gitmelerini tavsiye ederim. Japon ve Kore mutfağı karışımı farklı bir damak tadı menüdeki yemekler.
Neyse oturduk biraz ürünle ilgili konuştuktan sonra konu doğal olarak Prens Bin Salman ile ilgili konulara geldi. Amerika'nın Suud petrolünün ciddi bir oranını aldığı için bazı anti demokratik olaylara sessiz kaldığı yorumunu yaptım. Kendisi bana hayır öyle bir şey yok dedi.
Prensin büyükdedesi ve Suudi Arabistan' nın kurucusu Abdülaziz bin Abdurrahman bin Faysal Al Suud'un Amerikan petrol şirketleri ile yaptığı bölüşüm anlaşmasının 2003 yılı itibariyle bittiğini anlattı.
Amerikan Petrol şirketleri petrol çıkartma karşılığı petrolün %35'ini istemiş. Kral Abdulaziz bin Abdurrahman ise hayır %35 değil %50 olsun payınız. Ama her sene %1 payınız azalarak 50 sene sonra bu anlaşma bitsin demiş.
İşte 2003'de biten bu anlaşma, artık Suudi Arabistan petrolünün geliri tamamen kendisine ait. ARAMCO'nun ortaklık yapısı ve petrolü rafinede işlenip satış kar paylaşımı ayrı bir konu. Ama petrol satış %100 Suudi Arabistan devletinin imiş.
Hatta Çin ve Hindistan'a petro dolar değil, o ülkelerin kendi para birimleri karşılığı satma görüşmeleri de artık Suudilerin Amerika'ya iyice baş kaldırmaya başladığını gösteriyor.
Suudlu iş insanı Veliaht Prensi Bin Salman'nın sadece 2030 Vizyonu çerçevesinde son 3 yıl içinde ülkesinde büyük reformlara imza attığını anlattı.
2030 Suudi Arabistan vizyonu kapsamında yüzlerce milyar dolarlık mega yatırımlar olduğunu sadece çölün ortasında inşaa edilecek The Line şehri 200 metre genisliğinde, 500 metre yüksekliğinde ve 170 km uzunluğunda bir upuzun şeffaf yapı düşünün.
Dışı aynalı yapının içinde 9 milyonluk bir nüfus barındırılacak ve araç olmayacak. Bir uçtan uca 20 dakika içinde ulaşım metro ile sağlanacak.
Futurustik bir proje ve bunun gibi niceleri daha. Ülkesini mal satan firmalara yerli üretim koşulu getirmiş. Daha üç yıl önce %93 seviyelerinde olan ithalat şimdiden %73 seviyelerine düşürülmüş. Korkunç bir yerli sanayileşme hamlesi başlamış. Sosyal medyada çıkan 100.000 TL maaş ile Türkiye'den işçi aranıyor reklamları bundan dolayı.
Yine dünkü Suudi Arabistan'nın dünya kupası maçındaki sürpriz Uruguay galibiyetinde Messi'ye taraftarların öfkesi yine Veliaht Bin Salman'nın Messi ile Suudi Arabistan 2030 Vizyon projesi yüzü sponsorluk anlaşmasının maç öncesi imzalanmasının zamanlama hatası gösterildi. Ama özetle Suudiler yeni Veliaht Prensleri ile büyük bir dönüşüm ve değişim sürecine girmiş görünüyor.
ABD menfaatlerine özellikle petrolü dolar ile satma anlaşması uymaması ve kendi göbeğini kesme ve ABD mandalığından çıkma serüvenini inşallah başarıyla bitirebilir. Zira kendi Başkanını öldürmekten çekinmeyen bir ülke, acımasız bir güç buna ne kadar izin verir, göreceğiz. Birkaç sene içinde Suudi Arabistan'da isyan ve iktidar değişimi haberi okursanız bu yazımı hatırlayın.
Yemekli sohbetin sonuna doğru Suudi dostumuz yapılan reformların en önemlilerinin sosyal yaşamda hayata geçirildiğini; eşcinseller için olan idam cezasının artık müebbet hapis cezasına çevrildiğini, kadınların artık tek başına sokağa çıkarıldığını, hatta tek başına araba sürebildiğini, iş başvurularında diğer erkek başvuruları varsa kanunen kadının alınması şartı geldiğini, böylece kadının toplum içinde daha katılımcı ve özgür olabileceğini anlattı.
Heyecanla anlattığı en büyük reformları kadın hakları kısmında gözlerim doldu, boğazım düğümlendi.
İçimden Atatürk'üm sen ne büyük insan, devlet liderisin ki bırakın Suudi Arabistan'ı Avrupa'da İsviçre'den bile önce Türk Kadınına seçme ve seçilme hakkı tanıdın.
Biz sana layık olamadık, seni daha yeni yeni anlayabiliyoruz hatta günümüzde bile seni anlamaktan uzak kendi vatandaşlarımız var dedim. Hem böyle bir liderimiz olduğu için kendimi şanslı hissettim hem de layık olamadığımızı görerek üzüldüm.