HALK, MİLLET ve ÜMMET
Günümüzde çok sık duyuyoruz; Toplumsal Barış veya Toplumsal Uzlaşı kelimelerini.
Bunun yanısıra yapılan konuşma ve paylaşımlarda birlik ve beraberliği çağrıştıran aşağıdaki tanımlamaları duyarız.
" Farklılıklarımız bir zaaf değil tersine zenginliğimizdir."
"Türk, Laz, Kürt, Arnavut Çerkez, Rum, Ermeni, Yahudi, Boşnak, Gayrı Müslim, Alevi, Sünni, Süryani bu ülke topraklarının düşman işgalinde savaşmış, Çanakkale'de dedeleri şehit olmuş tüm farklılıklarımızla hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız."
"Bu ülke topraklarında yaşayan, ay yıldızlı bayrağı için canını vermeye tereddüt etmeyen, aynı havayı soluyan ve birlikte yaşamakta ortak menfaatleri olan insan topluluğuna Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı denir."
Yukarda tanımladığımız "HALK" için geçerli oluyor çünkü içinde çeşitli renkler, ayrı görüşler ve değişik gelenekler vardır.
"HALK" içine binbir akarsuyun, derenin döküldüğü bir deniz gibidir.
Fakat "MİLLET" kavramına geçtiğimizde;
"belirli bir toprak parçası üzerinde yaşayan tarih, kültür, dil, ekonomi, din ve gelenek açısından aralarında ortaklık bulunan insan topluluklarıdır.
Bu kişiler siyasi birlik içerisinde yaşayan, ortak bir geçmişe sahip ve devlet olarak birleşmiş topluluklardır."
Milletin istediği ya da milletin kararı şeklinde siyasilerin millet kavramını kullanmak istemeleri halkın çok renkliliğine karşıt bir çelişki oluşturmaktadır esasında.
Milyonlarca insanı tek şekle büründürmek, Tek kalıba sokmak maksadı olduğu gibi 81 milyon vatandaşın aynı hassasiyette, aynı görüşte ve aynı kararda olamayacağı açıktır.
Anayasa’nın ilk üç maddesi olan devletin şekli, cumhuriyetin nitelikleri, devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkenti gibi konulara aykırı olmamak kaydıyla vatandaşlar arasında farklı dini görüş, mezhep ve etnik köken farklı gelenek ve kültürlerin barınmasını sağlar, bu da toplumun, halkın zenginliği ve gücünü oluşturmaktadır.
Burada Halk kavramı kullanıldığında çoğulculuk ilkesi önem kazanır iken, millet kavramı çoğunluk baskısı, "ÜMMET" kavramı ise Müslüman olanları kabul edip Gayrı Müslim vatandaşları dışlayan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır.
Toplumsal Barış konusunda kararlı isek, birlikten güç doğar diyorsak, farklılıklarımız bir zaaf değil güç olduğuna inanıyorsak, belirli bir kesimin azınlığa hükmetmesine karşı isek ve gerçek demokrasi arıyorsak, dinin Allah'la kul arasında olduğuna, vatandaşları dini inançlarına göre gruplaştırmanın bölücülük olduğuna inanıyorsak, millet kavramının ideolojik cephe yaratmak amaçlı kullanımına karşı isek; "HALK" kavramını kullanmalıyız.
Günlük yaşantımızda fark etmeden kullandığımız kavramların bilinçaltı ayrışma ve kutuplaşmaya hizmet ettiğinin farkında mısınız ?