"Hiçbir şey görmüyorum, yoğun bir sis içinde gibiyim, bir süt denizine düştüm sanki, ama ben her şeyi bembeyaz görüyorum.." diye başlar José Saramago 'nun "Körlük" adlı eserindeki ilk kör kahramanı.
Türkiye 6 Şubat 2023 sabahına bambaşka bir ülke olarak uyandı. Acı dolu çığlıkların yeryüzünde yükseldiği, "çaresizlik" kelimesinin toz bulutu misali utanarak yer kapladığı bir gecenin sabahıydı.
11 ilde büyük yıkıma yol açan 7.7 ve 7.6 şiddetinde depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyor, yakınlarına başsağlığı ve dayanma gücü diliyorum.
Türkiye bir gecede bir başka dünyanın hikayesine dönüşmüştü. 1999 depreminden bugüne dek doğal afetlere ülke olarak yeterince hazırlıklı olamadığımız ve bu hakikatin görmezden gelinmesi bizi acılara düşüren birer tuzak olarak karşımıza çıktı.
Genç, yaşlı, çocuk, bebek, öğretmen, işçi, mühendis, doktor, avukat, öğrenci demeden onbinlerce kayıplarımız ile tüm Türkiye gözyaşına boğuldu .
Türkiye'de yaşanan ilk deprem değildi ,son deprem de olmayacak. Son yüzyılın en yıkıcı, kış mevsiminde ve gecenin bir yarısı meydana gelmiş olması yönüyle Kahramanmaraş depremi acı dolu sonuçlara gebe kaldı. Acı yoruldu, acı utandı, acı gözyaşı döktü .
Hazırlıklı olmadığımız bu felaket yaşanırken; bölgeye ilk gün gönderilen yardım tırları, ihtiyaçların tam tespitinin/dağılımının planlı yapılamaması, depo yönetimi eksikliği bize "afet lojistiği" kavramının pratik boyutta önemini bir kez daha hatırlattı.
Afet lojistiğini , afetin meydana geldiği yerde zarar gören insanların ihtiyacı olan gıda, sağlık ve diğer tüm malzemelerin ilk çıkış noktasından varış noktasına kadar ulaştırma, depolama, planlama ve uygulamanın gerçekleştirilmesi olarak tanımlayabiliriz. Her afetin türü, şiddeti, gerçekleştiği coğrafyanın farklılığına bağlı olarak, afet lojistiğinde en önemli şey bu değişkenlerle uyumlu bir süreç yönetmektir.
Kahramanmaraş depreminin en önemli çıktısı afet öncesi hazırlığın yeterli olmayışıydı. Bu zafiyet, afet anı müdahale ve afet müdahale sonrası sürecini olumsuz etkilemiş olup, milyonlarca ailede bir ömür boyu sürece izler bırakmıştır.
Türkiye'de yaşanan bu felaketi ne unutmak mümkün, ne de unutturmak mümkün. Unutmayalım da bu felaketi, her gün yediğimiz yemek gibi , su gibi hatırlayalım ve hatırlatalım. Deprem sonrası süreçte Hatay'lı olarak deprem bölgelerinde halkın acısını kendi acısı bilen, depremzedelerin sesini bizlere olduğu gibi ne eksik ne fazla duyuran ve bu konuda bir kitap yazdığını duyuran Halk TV "Görkemli Hatıralar" program yapımcısı Sayın Serhan Asker'in her mesajının sonunda akıllara mıh gibi kazıdığı #DepremiUnutmaUnutturma demek gerekiyor ki bu ülkenin altyapısına, organizasyonuna çalışan yöneticilere yaptıkları işin ne denli kritik önem taşıdığını defalarca kez hatırlatalım.
Deprem sonrası müdahaleler, depremzedeler için toplanan bağışların dağılımı,evlerini ve ailelerini yitiren depremzedelerin barınma konuları plansızlığı ve belirsizliğini hala korumaktadır. Yaşananlar , toplumsal körlüğün, "başımıza gelmeden anlayamama" seviyesinden "başımıza gelmesine rağmen ders alamama" seviyesini güncelleyerek kendisini bize acı şekilde göstermiştir.
"Körlük" adlı severek okuduğum eserin bitişi söylemek istediklerimin özeti niteliğinde "Neden kör olduk? Bilmiyorum, belki bir gün nedenini öğreniriz. Bence biz kör olmadık, biz zaten kördük. Gören körler mi, gördüğü halde görmeyen körler mi?
Bu sorunun cevabını sizler verebilirsiniz.
Sevgiyle.
malesef toplumu eğitemediğimiz sürece bu körlük devam edecektir.