erkeklik ve kurmaca

TAKİP ET

Erkek deyince aklımıza neler geliyor? Birkaç organ mı? Testosteron mu? Babamız, kardeşimiz, sevgilimiz mi? Maskülenlik mi? Şiddet ve devlet mi? Bunların hepsi, ya da hiçbiri mi?

Erkek deyince aklımıza neler geliyor? Birkaç organ mı? Testosteron mu? Babamız, kardeşimiz, sevgilimiz mi? Maskülenlik mi? Şiddet ve devlet mi? Bunların hepsi, ya da hiçbiri mi? 

Peki ya erkeklik? Doğumla geldiğini düşündüğümüz bir özellik mi, öğrenilen bir beceri mi? Belki de, ergenlik, evlilik, babalık gibi kavramlarla süregelen, kazanılan, layık görülen bir olgu… 

Biraz başa saralım. 

Penis ve testislerle doğan bebekler, doğumda erkek olarak etiketleniyor. Buna doğumda atanan cinsiyet deniyor. Bu etiketleme hali, özünde birçok insan için hiçbir sorun teşkil etmese de, bu etiketleme halinin beraberinde getirdiği yüklemeler için aynı şeyi söyleyemiyoruz. Bundan 5-10 yıl önce ‘biyolojik cinsiyet’ olarak tanımladığımız fakat cinsiyetin hormonlar, iç ve dış genitaller ve kromozomlar gibi biyolojik özelliklerine değil,

sadece dış genitallere bağlı yapılan ve kişilerin cinsel kimliklerini tanımlamakta bir hayli yetersiz kalabilen bu atamayı, ‘doğumda atanan cinsiyet’ şimdilik en azından daha doğru şekilde karşılıyor. ‘Biyolojik’ ve ‘toplumsal’ın kapışma içinde olduğu, ve biyolojik olanın nedense insanın tek doğalı ve olağanı kabul edildiği bir dünyada ise, ‘doğumda atanan’ kavramı, insanların sadece biyolojik varlıklar olmadığını, ve varoluşumuzun sadece biyoloji, evrim ve genetik ile açıklanamayacağının bir hatırlatması görevi görüyor aynı zamanda. 

Cinsiyet kimliği ise, bu atamadan bağımsız olarak kendini önce oğlan sonra erkek hissetme haliyle alakalı olduğundan, ‘tebrikler, oğlunuz oldu!’ duyurusu bir cinsiyet kimliği beyanı kabul edilmiyor. Aslında hiç de kafa karıştırıcı olmayan bir konu, toplumsal sıkışmalar, ahlak, kültür, tabular, eğitim eksikliği, alan kısıtlamaları ve bazen hukukun da etkisiyle içinden çıkılmaz bir hal alabiliyor. Bizler de ‘eski günlerde bu kadar kavram mavram yoktu, erkek erkekti işte’ söylemleriyle başladığımız noktaya geri dönerken buluyoruz kendimizi. 

erkeklik yaşam cinsiyet