KAYGINIZI DOĞRU YÖNETİP FIRSATA ÇEVİREBİLİRSİNİZ Kaygı, tehlike ya da tehdit olarak algılanan durumlarda kişinin duygu ve davranışlarına etki eden sağlıklı ve doğal bir tepki olarak tanımlanıyor. Temelinde korku duygusu yer alan kaygıyı korkudan ayıran en önemli unsur ise kişinin ortada somut bir tehlike yokken de sürekli tedirgin ve huzursuz hissetmesi olarak tarif ediliyor. Günlük hayatı etkilemesi nedeniyle genellikle zorlayıcı bir durum olarak adlandırılsa da, aslında kaygı doğru yönetildiğinde faydalı ve işlevsel olabiliyor. Memorial Ankara Hastanesi Psikoloji (klinik) Bölümü'nden Uzman Klinik Psikolog Eda Atay, kaygının doğru yönetilmesi hakkında merak edilenleri paylaştı. Kaygı sanılanın aksine sağlıklı olabilir Kaygı aslında kişiye gerekli enerjiyi verir, dikkatini toplamasını ve konuya özenle yoğunlaşmasını sağlar. Bazı insanlar kaygıyı daha sık deneyimlerken, bazıları ise daha az yaşar. Travmatik olaylar, sağlık sorunları, kalıtsal faktörler, geçmiş yaşam deneyimleri ve mizaç kaygı deneyimlerimizi etkileyen faktörlerdendir. Geleceğe dair plan yapmamıza ve öngörülü davranmamıza olanak sağlayan kaygının yokluğunda ise kişi mutlak bir huzura kavuşmadığı gibi, olası risklere de açık hale gelir, kontrolünü kaybedebilir ve bu durum sağlıklı değildir. Kaygıyı lehinize çevirmek elinizdeKişi, tüm olumsuzluklardan sıyrılıp, kaygının olumlu getirilerine odaklanmak istiyorsa zorluklarla baş etme becerilerini geliştirmeyi hedeflemelidir. Böylece yaşadığı korkunun yerini zamanla olumlu duygular alır ve krizi fırsata çeviren birey kaygının esiri değil, patronu olur. Burada önemli olan hissedilen kaygının yoğunluğunu kontrol altında tutabilmek ve bundan faydalanmaktır. Aksi halde kişi kaygı bozukluğuyla karşı karşıya kalabilir, bu da giderek yıkıcı bir hal alır. Kaygı düzeyi günlük yaşamı olumsuz etkileyen bir noktaya ulaşmışsa ve bu duyguyla fazlaca meşgul olan kişi yapacaklarına bir türlü odaklanamıyorsa böyle bir tabloda kaygı bozukluğu akla gelmelidir. Bu durumda bir uzmanla görüşerek psikolojik destek alınması uygun olacaktır. Ancak unutulmamalıdır ki, tamamen kaygısız bir yaşam hayal etmek gerçekçi bir beklenti olmayacağı gibi, sağlıklı da değildir.Kaygıya karşı harekete geçin Süreci doğru yönetmek adına, düzenli bir hayat yaşamak ve bunun için bazı rutinler oluşturmak çok önemlidir. Bu noktada yatış-kalkış saatlerini belirleyerek kaliteli bir uykuya önem vermek, açık havada yürüyüş yapmak, meditasyona ve nefes sağlayacaktır.Aile ve yakın çevre desteği çok önemliAnksiyete bozukluğu yaşayan bireylerin yakın çevresi de bu durumdan yoğun bir şekilde etkilenebilir. Başına kötü bir şey gelecek ve geçmeyecek şeklinde düşünen birey, bu durumu yaşamamak için kendini geri çekerek hem kendisinin hem de çevresinin hayatını kısıtlama çabası içine girebilir. Bu durum kişinin kaygısını anlayamayan yakınları için yersiz görülebilir ve yeterince anlaşılamayabilir. Kaygı bozukluğu yaşayan kişinin çevresi ile sosyal ilişkilerinin bozulmaması adına yakınlarının hastanın yaşadığı bu durumu kabul etmesi ve elinde olmadığını fark etmesi gerekir. Unutulmamalıdır ki, bizler için kolay olan bazı durumlar, anksiyete bozukluğu yaşayan bireyler için hiç de kolay olmayabilir. Söz konusu kişiye karşı sabırlı olunması ve desteklemesi oldukça önemlidir ancak yardımcı olmak adına tavsiyede bulunmak, baskı yapmak, bireyin yaşadığı durumu hafifletmeye çalışmak ya da aksini ispata çabalamak faydalı olmayacaktır. Bunun yerine bireyi bir uzmandan yardım alması için psikoterapi konusunda yüreklendirmek gerekir.
Dengeli Yaşam
Yayınlanma: 19 Ekim 2023 - 10:49
Kaygı sanılanın aksine sağlıklı olabilir
Kaygı aslında hayatta kalma güdümüzün doğal bir parçasıdır. Organizmamızın savaşma -kaçma tepkisidir, bizi güvende tutmaya yarar. Belirli miktarda ve kontrol edilebilir ise sağlıklıdır hatta koruyucu işlevi bile vardır. Bireyin olası risklere karşı daha dikkatli olmasını, durumu iyi analiz etmesini ve olaylar karşısında doğru şekilde konumlanmasını sağlar. Aynı zamanda motivasyon verici ve harekete geçiricidir.
Dengeli Yaşam
19 Ekim 2023 - 10:49
İlginizi Çekebilir