Yenilenebilirdeki kapasite artışı, yeterli değil!

TAKİP ET

IRENA'nın raporu, yenilenebilir enerji kapasitesindeki artışın yeterli düzeyde olmadığını vurguluyor. Çözüm yolları ise IPCC'nin 6. Değerlendirme Raporu'nda!

Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın (IRENA), “Yenilenebilir Kapasitesi İstatistikleri 2023” raporu, küresel yenilenebilir enerji kapasitesinin 2022 yılında, bir önceki yıla kıyasla %9,6 artışla, 3.372 gigawata (GW) ulaştığını gösteriyor. Kapasite artışında yenilenebilir enerjinin payı 2021 yılında %78 seviyesindeyken, 2022’de %83’e yükseliyor. 

Gelişmeler, ihtiyacı karşılamıyor: Geçen yıl tüm yeni güç kapasitesinin yaklaşık %83’ü temiz enerji kaynaklarından sağlandı. Fakat temiz enerji kapasitesindeki yıllık ilavelerin, küresel ısınmayı 1.5 derece ile sınırlamak için, 2030 yılına kadar mevcut seviyenin üç katına çıkması gerekiyor.

Güneş ve rüzgâr: 2022 yılındaki tüm yenilenebilir ilavelerin %90’ını güneş ve rüzgâr oluşturuyor. Bir önceki yıla kıyasla güneş kapasitesindeki artış %22, rüzgâr kapasitesindeki artış da %9 seviyesinde gerçekleşti.

1,5 derece neden önemli? Küresel ortalama sıcaklıkların 1,5℃ ile sınırlanması, dünyada yaşamı mümkün kılan ekosistemlerinin ve ona bağlı canlı yaşamının güvenliği ve devamlılığı için kritik öneme sahip görülüyor. Ancak, küresel sıcaklık sanayi öncesi döneme göre 1,1℃ yükseldi bile!

Bir önceki yıla kıyasla, yeni kapasitenin yarısı Asya kıtasından kaynaklanırken; Çin, 141 GW ile en yüksek katkıyı yapan ülke konumunda yer alıyor. Avrupa ve Kuzey Amerika’da yenilenebilir enerji sırasıyla 57,3 GW ve 29,1 GW büyürken; Orta Doğu, bir önceki yıla göre %12,8 artışla (devreye alınan 3,2 GW yeni kapasite ile) yenilenebilir enerjide en yüksek artışı kaydediyor.

Öte yandan, Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) geçtiğimiz yılın Aralık ayında yayımladığı “Yenilenebilir 2022” başlıklı raporda, küresel yenilenebilir enerji kapasitesinin 2027 yılına kadar 5 bin 650 GW’a ulaşması bekleniyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik büyümesinin %90’ından fazlasını oluşturacağı vurgulanıyor. Yine aynı dönemde, güneş enerjisindeki fotovoltaik kapasitenin üç, rüzgâr enerjisinin ise iki katına çıkması öngörülüyor.

Türkiye: IEA'nın raporunda 2022-2027 döneminde, Türkiye’nin yenilenebilir enerji kapasitesinin %64 artışla 90 GW'a ulaşması bekleniyor. Güneş enerjisi %49 ile toplam kapasite artışında ilk sırayı alırken, rüzgâr enerjisi için bu oran %24 seviyesinde seyrediyor.

Aynı durum yatırımlar için de geçerli

IRENA'nın geçtiğimiz hafta yaptığı basın açıklamasında ise yenilenebilir enerji teknolojilerine yapılan yatırımlar değerlendiriliyor. Tüm olumlu gelişmelere karşılık yatırımların da yeterli düzeye ulaşmadığı ve 2022 yılında 1,3 trilyon ile rekor seviyeye ulaşan yenilenebilir enerji teknolojileri yatırımlarının 1,5 derece hedefine ulaşmak için 5 trilyon dolara çıkması gerektiği ifade ediliyor. Bu durum, Paris Anlaşması hedeflerine ulaşmak için, söz konusu yatırımların yılda dört kattan fazla artması anlamına geliyor.

Maliyet: Geçiş teknolojisinin iyileştirilmesi için 2030 yılına kadar elektrifikasyon, şebeke genişletme ve esneklik dâhil olmak üzere toplamda yaklaşık 35 trilyon dolara ihtiyaç var.

Fosil yatırımlarını durdurun! Açıklama, 2030 yılına kadar yıllık yaklaşık 1 trilyon dolara ulaşan fosil yakıt yatırımlarının, yenilenebilir enerji teknolojileri ve altyapısına yönlendirilmesi çağrısında bulunuyor.

Çözüm nerede? IPCC Raporu’nun gösterdikleri

Yukarıda bahsedilen rapor ve açıklamalarda mevcut yenilenebilir enerji kapasitesinin ve bu kapasiteyi artırmaya yönelik çabaların, yükselen trende karşılık, yeterli düzeyde olmadığını gösteriliyor. Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 6. Değerlendirme Raporu’nun son bölümü olan “İklim Değişikliği 2023” ise bu gerçeği yinelerken çözüm adımları da öneriyor

Küresel ısınma: Rapora göre, küresel yüzey sıcaklığı 1970’ten bu yana, son 2000 yıldaki diğer 50 yıllık dönemlerden, daha hızlı artıyor. İklim krizinin mevcut etkileri, küresel ısınmanın bu hızda devam etmesi neticesinde şiddetlenerek artacak. Fakat buna karşılık politika yapıcılar düzeyindeki hareketliliğe dair "Herkes için güvenli ve sürdürülebilir bir geleceği güvence altına almak için fırsat penceresi hızla kapanıyor." ifadelerine yer veriliyor.

Fosil yakıt kullanımı: Küresel sıcaklıklar 2011-2020 döneminde 1,1 derecenin üzerine çıkarken insan kaynaklı faaliyetler, bunun en büyük kaynağı olarak gösteriliyor. 2019 yılında küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık %79’u enerji, sanayi, ulaşım ve binalardan; %22 ise tarım, ormancılık ve diğer arazi kullanımından kaynaklanıyor.

Biyoçeşitlilik ve kırılgan gruplar: Küresel sıcaklıklar yükseldikçe karada ve okyanusta türlerin toplu ölümleri artıyor. Biyoçeşitlilikte ciddi kayıplar gözleniyor. Öte yandan, dünya genelinde yaklaşık 3,5 milyar insan iklim krizine karşı yüksek derecede kırılgan coğrafyalarda yaşıyor.

Gıda ve su güvenliği: Artan sıcaklar ve aşırı hava olayları neticesinde gıda ve su güvenliği tehdit altında! Türkiye’nin de arasında olduğu birçok ülke su stresi ile karşı karşıya kalıyor.

Tüm bu olumsuz gelişmelere karşısında raporun önerisi, etkili bir çözüm için acil bir biçimde harekete geçilmesi yönünde. Negatif emisyonlar olmadan 1,5 derece hedefine ulaşmanın mümkün olmadığı vurgulanıyor.

Yakın dönem emisyon azaltım hedefleri: 1,5 derece hedefine ulaşılabilmesi için dünya genelinde 2030 yılında %48, 2035 yılında %65, 2040 yılında %80 ve 2050 yılında %99 karbondioksit azaltımına gidilmesi gerekiyor.

Peki, bu hedeflere nasıl ulaşılacak? Rapordaki vurgu öncelikle fosil yakıtlardan çıkış üzerine. Sonrasında karbon yakalama ve depolama ile elektrifikasyonun yaygınlaştırılması, enerji verimliliğinin artırılması öneriliyor. Öte yandan, bu adımları destekler nitelikte maliyetleri hızla düşen güneş ve rüzgâr enerjilerinin yaygınlaştırılması, ormanlaştırma, ormanların ve diğer ekosistemlerin korunması, sosyokültürel ve davranış değişiklikleri, teknolojik verimliliğin artırılması, toplu taşımanın desteklenmesi, binaların enerji tüketimini azaltacak şekilde yapılması ve mevcutların güçlendirilmesi üzerinde duruluyor.

Ekonomi, 'iklim'siz kalkınamaz

İklim krizinin gerçekliği, son dönemde yaşanan aşırı hava olayları ile birlikte çok daha yüksek bir tondan tartışmaya açılıyor. Bu noktada öne çıkan mutlak azaltım hedefleriyle fosil yakıt kullanımına son verilmesi, ekonominin her alanında kapsamlı ve yeni bir kalkınma stratejisi oluşturmak için kaçınılmaz olarak değerlendiriliyor

İklim krizinin yıkıcı sonuçları karşısında dünyanın hazırlıklı olmama lüksü yok. IPCC'nin mesajları dâhilinde, bu dönüşüm için yeterli sermayenin var olduğu da ayrıca vurgulanıyor. Türkiye de dâhil olmak üzere ülkelerin bu süreçte aktif rol alarak emisyon azaltım hedeflerini iyileştirilmesi veya fosil yakıt tüketiminin sıfırlanmasına yönelik kararlar alması gerekiyor. Uzmanların görüşleri de bu yönde:

Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) Direktörü Bengisu Özenç de verdiği demeçte, bilimden uzak, öngörülebilir risklere karşı önlem almayan ve iklim değişikliği ile mücadeleyi önceliklendirmeyen bir politika ile ekonomik ve sosyal istikrarın sağlanamayacağını belirtiyor.

Özlem Katısöz - Avrupa İklim Eylem Ağı Türkiye Koordinatörü: “Türkiye’nin küresel iklim müzakerelerinde aktif rol alması, örneğin yüzyıl ortasına kadar ülke hedeflerinin iyileştirilmesi veya fosil yakıt tüketiminin sıfırlanmasına yönelik kararları alması ve adım atması gerekiyor. Türkiye en azından iyi niyet göstergesi olarak 2030 iklim hedefini yıl sonundaki COP28’de revize ederek mutlak azaltım hedeflemeli.”

Perde arkasını şu linkten okuyabilirsiniz;

https://www.dengesende.com/kuresel-temiz-enerji-kapasitesi-rusya-ukrayna-savasi-kaynakli-enerji-kriziyle-rekor-seviyede-artti/9857/

yenilebilir kapasite sürdürülebilir ekonomi iklim