Sürrealizm Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler

TAKİP ET

Sürrealizm Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Sanat tarihinin üzerine en çok tartışılan ve etki yaratan akımlarından Sürrealizm (Gerçeküstücülük) akımı hakkında bilinmesi gereken her şeyi bir araya getirdik.

Yurt dışında Salvador Dali, Rene Magritte, Joan Miró, Pablo PicassoFrida Kahlo, Marc Chagall, Paul Eluard, Pierre Reverdy ve Philippe Soupault; Türkiye’de ise Orhan Veli Kanık, İlhan Berk ve Cemal Süreyya gibi birçok önemli temsilcisi bulunan Sürrealizm akımının tüm detaylarını keşfedin.

Sürrealizm Nedir?

Dorothea Tanning, “Eine Kleine Nachtmusik”; 1943

Sürrealizm, iki dünya savaşı arasında Avrupa’dan çıkıp tüm dünyayı etkisi altına almış bir sanat akımı olarak varlığını en iddialı şekilde halen hissettiren sanat akımlarından biri. Sürrealizm kelimesi ilk kez Mart 1917’de Guillaume Apollinaire tarafından Paul Dermée’ye yazdığı bir mektupta şu şekilde kullanıldı…

“Her şey düşünüldüğünde, aslında ilk kullandığım doğaüstücülüktense gerçeküstücülüğü benimsemenin daha iyi olduğunu düşünüyorum.”

Fakat Sürrealizm akımının kuramsallaşması ilk kez 1924 yılında Fransız yazar, şair ve kuramcı André Breton’un yazdığı “Gerçeküstücü Manifesto” ile Fransa’da başladı ve akım çığ gibi büyüdü. Tristan Tzara ile Dadaizm akımı çerçevesinde başlayan fakat zamanla gidilen yol ayrımı sonucu Sürrealizm akımını yaratan Andre Breton’un öncülüğünü yaptığı akıma Louis Aragon, Paul Eluard, Philippe Soupault gibi entelektüellerin destek vermesiyle hareketin sınırları genişledi. Sürrealizm akımı temelde, akılcılığı yadsıyan ve gerçek dışı anlamında değil aksine gerçeğin insandaki iz düşümü şeklinde yorumlanan bir yaklaşımdır. Sigmund Freud’un psikanaliz yönteminden yola çıkan düşünce, Freud’un “İnsanların edindikleri alışkanlıklar ve arzular bilinçaltında toplanır ve tüm bunlar rüya halindeyken ortaya çıkarlar” görüşünü sanatsal disiplinler içinde uygulayarak bilinçaltının bilince karşı olan üstünlüğüne vurgu yapmıştır.

Sürrealizm Akımı Nasıl Gelişti?

René Magritte, “La trahison des images” (“İmgelerin İhaneti”); 1929

Gerçeküstücülük, yöntemli bir araştırma ile deneyi ön planda tutarak, insanın kendi kendisini irdeleyip çözümlemesinde sanatın yol gösterici bir araç olduğunu vurgulamasıyla dikkat çekerek zaman içerisinde büyüdü.

Sigmund Freud’un teorilerinden etkilenen Andre Breton için bilinçdışılık düş gücünün temel kaynağı, deha ise bu bilinçdışı dünyasına girebilme yeteneğiydi. Breton’un yanı sıra Louis Aragon, Benjamen Peret, otomatik yazı yöntemleri üzerinde deneyler yaptılar. Kendi söylemleriyle, “gerçeküstü dünyanın düşsel, cinsel, sapkın imgelerini geliştirmeye” başladılar. 1925’ten sonra gerçeküstücüler dağılmaya, başka akımlara yönelmeye başladı. Ancak bu akım, resimden, sinemaya, tiyatroya kadar birçok sanat dalını derinden etkiledi.

{106554}

Sürrealizm Akımının Özellikleri

Max Ernst, “The Eye of Silence”; 1943-1944

Sürrealizme göre; sanattaki her türlü gerçek bilinçaltında yer alır. Bu sebeple insanın bilinçaltında yer alan tüm karanlık ve karmaşık sırlar sanatın ve edebiyatın konusu olabilir.

Sürrealistler; tüm sanat kurallarına, gelenek, görenek ve ahlaki değerlere karşı çıkmalarıyla bilinir.

Eserler aklın denetiminden sıyrılarak üretilmelidir. Çünkü sürrealist yaklaşım; aklın bilinçaltının görünür olmasının önündeki en büyük engel olduğunu savunur.

Sürrealizmde mizah ve alay büyük bir önem taşır. Sürrealist sanatçılar yapıtlarında hayat, toplum, insan ve olaylar karşısında alaycı bir tavır takınırlar.

Sürrealizmin temek dayanak noktalarının başında rüya gelir. Rüya kişinin iç dünyasına ulaşmasına imkân tanıması açısından büyük bir önem teşkil etmektedir.

Sürrealizmde sözcük seçimi, imla kuralları ve noktalama işaretlerine lüzum olmadığı kabul edilmiştir. Çünkü eser üzerinde kurulan böylesi bir denetim, bilinçaltının su yüzüne çıkmasına engel olacaktır.

Sürrealizm akıl hastalığı kavramına bir yakınlık duymuştur. Çünkü bir şekilde aklın baskılandığı bu durum sürrealistlere göre asıl benliğin ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır.

Çocukluk dönemi insanın en özgür olduğu dönem kabul edildiğinden, sürrealizmde çocukluğa duyulan bir özlem hâkimdir.

Sürrealizm Akımının Temsilcileri

Sürrealizm akımının başlıca temsilcileri için Salvador Dali, Rene Magritte, Joan Miró, Pablo Picasso, Frida Kahlo, Marc Chagall, Paul Eluard, Pierre Reverdy, Philippe Soupault, Louis Aragon, Rene Char, Benjamin Perret ve Robert Desnos sayılabilir. Sürrealizm akımının Türkiye’deki temsilcileri arasında ise Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat Horozcu, İlhan Berk ve Cemal Süreyya gösterilebilir.

{25703}

Edebiyatta Sürrealizm

Andre Brêton’a göre ilk sürrealist eser Uruguay doğumlu Fransız yazar Isidore Lucien Ducasse’nin “Comte de Lautréamont” takma adıyla yazdığı 1868 ile 1869 yılları arasında yazdığı “Les Chants de Maldoror” (“Maldoror’un Şarkıları”) adlı Fransızca şiirsel roman veya uzun düzyazı bir şiir olan kitaptı. Çalışma, geleneksel ahlaktan vazgeçmiş bir kötülük figürü olan Maldoror’un mizantropik karakterine odaklanıyordu.

 

Isidore Lucien Ducasse’nin ilk Sürrealist metinlerden “Les Chants de Maldoror” (“Maldoror’un Şarkıları”) adlı kitabı

 

Sürrealist yazarlar nesnelere verilen gerçek anlamları küçümsediklerini gösterdiler ve daha çok alt tonlara odaklandılar. Yalnızca şiirsel alt akıntılara değil, aynı zamanda “görsel imgelerle belirsiz ilişkiler içinde var olan” çağrışımlara ve imalara da vurgu yaptılar. Bu bağlamda sürrealist edebiyat örnekleri arasında Antonin Artaud’nun “Le Pèse-Nerfs” (“Sinir Ölçeği”), Louis Aragon’un “Irene’s Cunt”, Benjamin Péret’in “Death to the Pigs”, René Crevel’in “Mr. Knife Miss Fork” ve Sadık Hidayet’in “Kör Baykuş” adlı eserleri sayılabilir.

Tiyatroda Sürrealizm

Sürrealist kelimesi ilk olarak Apollinaire tarafından, daha sonraları Francis Poulenc tarafından bir operaya uyarlanan 1917 tarihli oyunu “Les Mamelles de Tirésias’ı” (“Tiresias’ın Göğüsleri”) tanımlamak için kullanıldı. Roger Vitrac’ın “The Mysteries of Love” ve “Victor, or The Children Take Over”, Vitrac’nın 1926’da hareketten atılmasına rağmen genellikle Sürrealist tiyatronun en iyi örnekleri olarak kabul edilir. İspanyol oyun yazarı ve şair Federico García Lorca, özellikle “The Public”, “When Five Years Pass” ve “Play Without a Title” adlı oyunlarında gerçeküstücülüğü denedi. Diğer sürrealist oyunlar arasında ise Aragon’un “Sırtını Duvara” adlı oyununun yanı sıra Gertrude Stein’ın “Doctor Faustus Lights the Lights” operası da “Amerikan Gerçeküstücülüğü” olarak tanımlandı.

{27964}

Müzikte Sürrealizm

Eric Satie

1920’lerde birkaç besteci Sürrealizm’den veya Sürrealist hareket içindeki bireylerden etkilendi. Bunlar arasında Bohuslav Martinů, André Souris, Erik Satie, Francis Poulenc, ve Arcana adlı eserinin bir rüya sekansından çekildiğini belirten Edgard Varèse vardı. Fransız Les Six grubundan Germaine Tailleferre, 1948 Paris-Magie balesi ve La Petite Sirène operaları dahil olmak üzere Sürrealizm’den ilham aldığı düşünülebilecek birkaç eser yazdı.

Sinemada Sürrealizm

Luis Bunuel ve Salvador Dalí’nin birlikte çalıştıkları “Un Chien Andalou” (“Endülüs Köpeği”) filminden bir kare

Daha sonraları sinemada epeyce yaygın bir akım olan sürrealizmin ilk örnekleri arasında René Clair’ın “Entr’acte” (“Perde Arası”) filmi, Man Ray’ın “L’Étoile de mer” filmi, Luis Bunuel ve Salvador Dali’nin “Un Chien Andalou” (“Endülüs Köpeği”) ve “L’Âge d’Or” (“Altın Çağ”) filmleri ile Jean Cocteau’nun “Bir Şairin Kanı” filmleri gösterilebilir.

{6578}

Görsel Sanatlarda Sürrealizm

Sürrealizmin kendine en çok imkân bulduğu sanat kuşkusuz çağdaş sanat eserlerinde ve resim sanatında görüldü. Resim sanatında en çok akılda kalan eserler ise şunlar oldu…

Salvador Dali, “The Sacrament of the Last Supper” (“Son Akşam Yemeği Ayini”); 1955

Salvador Dali, “The Sacrament of the Last Supper” (“Son Akşam Yemeği Ayini”); 1955

Sürrealizmin babalarından Salvador Dali‘nin İncil temalarındaki fantezileri, tanıdık bir hikayeyi yeni içeriklerle doldurmasıyla ön plana çıkıyor. Sadece dışa doğru bakılonca resim büyük Leonardo’nun freskinini anımsatsa da atmosfer tamamen farklı. Yazar kasıtlı olarak resmin etkisini modern mekana aktarıyor.

Rene Magritte, “Man in a Bowler Hat” (“Melon Şapkalı Adam”); 1964

 

Rene Magritte, “Man in a Bowler Hat” (“Melon Şapkalı Adam”); 1964

 

İzleyicilerin karşısına çeşitli kitaplarda, filmlerde değişik şekillerde çıkan ikonik bir tabloda ressam kendisini klasik bir takım elbise giymiş ve melon şapkalı olarak çizmiştir. Eser bir otoportredir.

Joan Miró, “The Harlequin’s Carnival” (“Harlequin’in Karnavalı”; 1925

Joan Miró, “The Harlequin’s Carnival” (“Harlequin’in Karnavalı”; 1925

1924 ile 1925 yılları arasında yaratılan “Harlequin’s Carnival”, Joan Miró’nun en bilinen eserlerinden biridir. Harlequin, genellikle kareli kostümü ile tanınan bir İtalyan çizgi roman karakterinin adıdır. Tablonun başlığındaki ‘karnaval’ ise Lent orucu başlamadan önce gerçekleşen Mardi Gras kutlamasına atıfta bulunuyor.

Pablo Picasso, “Guernica”; 1937

Pablo Picasso, “Guernica”; 1937

“Guernica”, Pablo Picasso tarafından 1937’de yapılan, İspanya İç Savaşı sırasında Nazi Almanyası’na ait 28 bombardıman uçağının 26 Nisan 1937’de İspanya’daki Guernica şehrini bombalamasını anlatan, 7,76 m eninde ve 3,49 m yüksekliğinde anıtsal tablodur. Saldırı sırasında 250 ila 1.600 kişi hayatını kaybetmiş, çok daha fazla sayıda kişi de yaralanmıştı.

Frida Kahlo, “Girl with Death Mask” (“Ölüm Maskesi ile Kız”); 1938

 

Frida Kahlo, “Girl with Death Mask” (“Ölüm Maskesi ile Kız”); 1938

 

İngilizce’ye “Girl with Death Mask (She Plays Alone)” şeklinde çevrilen eserin konusu, Meksika’da her yıl gerçekleştirilen “Day of the Dead”, yani “Ölüler Günü” adlı festivaldir. Ekim ayının son günü, 1 Kasım ve 2 Kasım günleri olmak üzere üç gün boyunca tüm Meksika’da herkes bir araya gelerek ölüleri için yas tutar. Frida‘nın 1938 yılında tamamladığı bu iş, yüzü maskeli küçük bir kız figürüyle sağında duran korkunç maske aracılığıyla Ölüler Günü‘nden bir sahneyi karşımıza getiriyor. Pek çok yorumcuya göre ressamın dört yaşındaki hali olan bu kız çocuğu, yüzündeki iskelet maskesi ve elindeki sarı kadife çiçeğiyle festivale dahil olduğunu gösteriyor. Ancak kızın uğruna yas tutulan bir ölü mü, yoksa ölen bir yakını için mi festivalde olduğu anlaşılmıyor.

Marc Chagall, “White Crucifixion” (“Beyaz Çarmıha Geriliş”; 1938

 

Marc Chagall, “White Crucifixion” (“Beyaz Çarmıha Geriliş”; 1938

 

Resim, İsa’nın çektiği acıları vurgulamanın yanı sıra bir sinagogun yakılması ve işgalcilerin olması nedeniyle Yahudilere karşı şiddet olaylarını resmediyor. Ortadaki İsa figürü, Yahudi olduğunun bir sembolü olarak çarmıha gerilmiş ve bir dua şalı takmış olarak gösteriliyor. Yahudiler tarafından genellikle baskının bir sembolü olarak görülen çarmıha gerilme yerine çektikleri acıyı temsil etmek için kullanılması resmin şaşırtıcı özelliklerinden.

sürrealizm sürrealizm sanatı gündem sanat