Psikolojik İlk Yardım Rehberi

TAKİP ET

Milyonlarca insanı etkileyen afetlerde profesyonel sağlık uzmanları bir rehber hazırlayarak, herhangi bir psikoloji eğitimi almamış kişilerin de mağdur insanlara yardım etmesini sağlayacak önerilerde bulundu.

Psikolojik ilk yardım, acı çeken ya da desteğe ve yardıma ihtiyaç duyan kişiye sunulan insani ve destekleyici müdahale olarak tanımlanıyor. Yalnızca afetten ya da olumsuz durumlardan etkilenen bireyler için değil, yardım çalışanları için de önemli. Psikolojik ilk yardım sunmak için psikososyal arka plana sahip olmamıza gerek olmaması da herkesin bu konuda destek verebileceği anlamına geliyor. Farklı kaynaklardan derlediğimiz ve hepimizin desteğine açık olan bu ilk yardım rehberinin ilk bölümüne “felaketi anlamak” ile başlıyoruz.

Kasırga ve deprem gibi doğal afetler, karşı koymak için yapılabileceğimiz çok az şey olduğundan, beraberlerinde yoğun bir çaresizlik ve kontrolsüzlük duygusu taşırlar. Bu gibi felaketler, kimi etkiledikleri açısından ayrım gözetmez ve genellikle geniş çapta yıkıma neden olarak topluluk kaynaklarını bir süreliğine kullanılamaz hâle getirir.

Boyut ve kapsam

Yaşanan felaket küçük bir grup insanı etkileyen bir olay mıydı, yoksa büyük ölçekte yaşanan, ulusal bir trajedi miydi? Bu durumun, felaketten etkilenenlere yardım etme yaklaşımınızda dikkate alınması önemlidir. Küçük, yerel bir grubu etkileyen olaylar, afetzedeler arasında göz ardı edilme ve ilgisizlik duygusunu artırabilir. Büyük ölçekli olayların ise kaynaklar ve gerekli kurtarma aksiyonları üzerinde baskı yaratma olasılığı daha yüksektir. Ek olarak, büyük ölçekli olaylar, genellikle olaydan sonraki haftalar, aylar ve hatta yıllar boyunca haberlerde kendine yer bulur, bu da bireylerin uzun bir süre felaketin yarattığı hislere maruz kalmaya devam edebileceği anlamına gelir.

Kişisel etki derecesi

İnsanların bir olaydan doğrudan etkilenme derecesi, maruz kaldıkları duygusal etkinin seviyesini de etkiler. Mal kaybı, bedensel yaralanma, ölüm, yaşadığı yerden zoraki olarak uzaklaşma ve benzeri durumların tümü, psikolojik tepki düzeylerine ve iyileşme oranlarına etki eder. Sevdiklerini mi kaybettiler? Evlerini mi kaybettiler? İnsanların deneyimlediği kişisel etki ne kadar büyük olursa, güçlü duygusal ve psikolojik tepkileri de o kadar büyük olacaktır.

Devam eden duyusal etki

Hayatta kalanlar herhangi bir şekilde olayın hatırlatıcılarına maruz kalmaya devam ediyor mu? Örneğin, haber medyası olayın görüntülerini her gece tekrar mı yayınlıyor? İnsanlar günlük faaliyetleri sırasında enkaz mahallinden geçiyor mu? Depremin neden olduğu artçı sarsıntılar devam ediyor mu? Bir felaket sonrasındaki görüntülere ve haberlere sürekli maruz kalmak, hayatlarını yeniden kurmaya çalışanlar için iyileşme sürecini zorlaştırır.

Felaketin tekrarlanma olasılığı

Benzer bir olayın öngörülebilir gelecekte tekrar olma olasılığı nedir? Tekrarlama olasılığı kurbanların yaşadığı stres ve kaygıyı artırabilir. İnsanların fizyolojik uyarılma düzeylerinin normale dönme olasılığı daha düşük olacağından, olayın tekrarlanmasının muhtemel olma derecesi, daha yüksek kaygı ve korku düzeylerine katkıda bulunur.

Stres ve travma, bireyler ve topluluklar üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir. Travma mağdurlarıyla çalışan kişilerin, iyileşmeye elverişli bir ortam geliştirmeye çalışabilmeleri için, stresin bedeni ve zihni nasıl etkilediğini ve iyileşmeye neyin yardımcı olup olmadığını anlamaları zorunludur. Dikkate alınması gereken bazı temel faktörler:

• Bireylerin yüzde 30'a varan oranı, travmatik bir afetin ardından uzun süreli psikolojik etkiler yaşayacaktır. Farklı araştırmalar farklı oranlar bildirse de, bireylerin yaklaşık üçte birinin uzun vadede bir dereceye kadar ciddi psikolojik zorluk yaşayacağını varsayabiliriz. Ancak bu sorunlar her zaman açıkça görünür olmayabilir. Bir afet sonrasında herkesin başa çıkmakta zorlanmayacağını da göz önünde bulundurarak bunu aklınızdan çıkarmayın; birçok insan hiçbir kötü etki göstermez ve bu tür olaylardan ders alır.

• Panik birincil tepki olmayacaktır. İnsanlar bir kriz sırasında bir araya gelme ve birbirlerine yardım etme eğilimindedir. Bazıları paniğe kapılsa da, bu kural değil istisnadır. Paniği önlemeye yardımcı olan şey, açık rehberlik ve doğru bilgidir.

• İnsanlar önce sevdiklerini düşünürler. Bu görünüşte bariz ama hatırlanması önemli bir gerçekliktir. Hepimiz önce sevdiklerimizi korumak için harekete geçeriz. Bu nedenle, aile bireylerinin birbirleri hakkında bilgi sahibi olmalarına, bir arada olmalarına ve bir arada kalmalarına yardımcı olacak faaliyetler, afet sonrası iyileşmenin mümkün olan en kısa sürede gerçekleşmesi için çok önemlidir.

• Algı gerçekliktir. İnsanlar, varsayımları yanlış olsa bile durum hakkındaki algılarına göre hareket edeceklerdir. Bu nedenle kriz sırasında ve sonrasında, zamanında ve doğru bilgi çok önemlidir. Bilgiyi çoklu formatlarda (sözlü, yazılı, elektronik) tekrarlamak da önemlidir çünkü insanlar stres altında bilgiyi işlemekte daha fazla zorluk çekerler.

İnsan tepkisi

Afetzede bireylere yardım etmeye çalışan herkesin, bireyin olaydan nasıl etkilendiğini anlaması önemlidir. Bir felaket yalnızca kişinin zihnini ve duygularını değil, aynı zamanda fiziksel sağlık durumunu da etkiler. Yaşanan bir felakete karşı insan aynı anda üç farklı boyutta tepki verir: biyolojik, psikolojik ve sosyal. Bu üç boyut, Biyo-Psiko-Sosyal Model olarak bilinmektedir.

Biyolojik olarak travmaya nasıl tepki veririz?

Bireyler, afet sırasında veya sonrasında fiziksel olarak yara almamış olsalar da fiziksel sorunlar yaşayabilirler. Elbette vücudun önemli bir parçası olan beyin, bir kişi tehlikede olduğunda veya bir felaket olduğunda belirli değişikliklere uğrar. Stres zamanlarında beyin, ilk başta insanların kendilerini korumalarına yardımcı olabilecek, ancak zamanla vücutta olumsuz reaksiyonlara neden olabilen kimyasallar salgılar.

Örneğin, bir tehditle savaşmamızı veya tehditten kaçmamızı sağlayan bazı kimyasallar aynı zamanda hızlı kalp atışına, yüksek tansiyona, mide problemlerine ve kaslarda sancılara neden olur. Bu nedenle insanların stresli bir deneyimden sonra bir süre midelerinin bulanmasından şikayet ettiğini görebilirsiniz. Ayrıca normalde olduğundan daha yorgun hissedebilirler ve uykuya dalmakta veya kesintisiz uyumakta zorlanabilirler.

Stres aynı zamanda koordinasyonu da etkiler. Kurbanların stres zamanlarında daha fazla tökezlemesi ve düşmesi alışılmadık bir durum değildir. İnsanlar travmadan önce sahip oldukları dayanıklılık veya enerjiye sahip olmayabilirler. Stres ve travma vücutta depolanır. Bazı stres kimyasallarının beyinde salınması fiziksel şikayetlere ve yorgunluğa neden olabilir. Bununla birlikte, fiziksel aktivite ve egzersiz, diğer pozitif kimyasalları serbest bırakarak ve hayatta kalanların daha uyanık ve enerjik hissetmelerine yardımcı olarak bu etkiyi dengelemeyi sağlayabilir.

Afetzedelerde kimi fiziksel problemler gördüğünüzde, bunun travmatik bir olaydan sonra olağan işleyişin bir parçası olduğunu hatırlamamız önemlidir.

Psikolojik olarak travmaya nasıl tepki veririz?

Stresli olaylar sırasında ve sonrasında zihinde de bazı ciddi değişiklikler olabilir. Psikolojik derken, olayların insanların kendileri ve çevrelerindeki dünya hakkında düşünme biçimlerini ve ayrıca bir olayın ardından sahip olabilecekleri duygu ve hisleri etkileme biçimlerini kastediyoruz.

Genellikle, kişiler bir felaket veya travmatik olaydan sonra konsantre olmakta zorlanırlar. Bir şeyi anlamış veya hatırlamış gibi görünmeden önce birkaç kez üzerinden geçmeleri gerekebilir; bu son derece normaldir. Vücutlarını etkileyen kimyasallar, konsantre olma veya dikkatli kararlar verme yeteneklerini de etkileyebilir. Konsantrasyon ve hafıza ile ilgili bu zorluk çoğu insan için genellikle zamanla ortadan kalkar.

Elbette, nasıl düşündüğünüz nasıl hissettiğinizi de etkileyecektir. Büyük bir felaketten sonra insanlar (güvende olsalar bile) güvende olmadıklarını düşünebilir ve bu nedenle korkabilirler. Felaketin bazı yönlerinden kendilerinin sorumlu olduğunu düşünebilirler ve bu nedenle kendilerini suçlu hissedebilirler. Düşünme ve hissetme birbirine bağlıdır.

Travma ilişkilerimizi nasıl etkiler?

İnsanlar çok sosyal yaratıklardır. Afetler gibi travmatik olaylar, tam da izole ve yalnız kalmanın en çok zarar verici olabileceği bir zamanda, afetzedelerin hayatlarının bu kısmı üzerinde de olumsuz etkiler yaratabilir. Çocuklar ve yetişkinler, diğer insanların yanındayken daha hızlı toparlanır. Sosyal bağlantılar, mağdurların yalnız olmadıklarını hissetmelerine ve bilmelerine yardımcı olur. Ayrıca birçok insanın evcil hayvanlarıyla güçlü sosyal bağlar kurduğunu da hatırlamalıyız. Bu kişiler için evcil hayvanlarını kaybetmek, bir aile üyesini kaybetmeye benzer etki yaratır. Bu nedenle, yardım çalışanlarının evcil hayvanlarının olup olmadığı konusunda mağdurlarla konuşmaları ve bu hayvanların bakımı konusunda destekleyici olmaları önemlidir.

Psikoloji ilk yardım Deprem