DENGE SENDE EKİBİ GATE27'DE

TAKİP ET

Denge Sende ekibi olarak GATE27'de sanatçı Damla Yalçın ve Orta Anadolu Pazarlama ve Sürdürülebilirlik Müdürü Sebla Önder ile röportaj yaptık.

DENGE SENDE EKİBİ GATE27'DE

 

Denge Dende ekibi olarak GATE27'de sanatçı Damla Yalçın ve Orta Anadolu Pazarlama ve Sürdürülebilirlik Müdürü Sebla Önder ile röportaj yaptık

 

 

Sanatçı Damla Yalçın sanat, tasarım ve sürdürülebilirliği nasıl harmanladığını anlattı:

 

Sanat kariyerinize resim eğitimi ile başladınız, daha sonra tekstil alanında yapıt ürettiniz, şimdi de biyolojik-ekolojik bir alanda üretim yapıyorsunuz. Bu alanlar arasındaki ilişkileri neden ve nasıl kuruyorsunuz?

Damla Yalçın: Resim okudum. Sonrasında tekstil alanında yüksek lisans yaptım. Halihazırda tekstil materyallerini çalışmalarımda kullanıyordum. Fakat yüksek lisans yaparken yazdığım tez içeriğinde sürdürülebilirlik üzerine biyomateryalleri araştırma ve onlarla çalışma fırsatı yakaladım. Bu malzemelerden biri burda gördüğümüz SCOBY’ler. SCOBY simbiyotik koloni, bakteri ve mayalardan oluşan bir yapı. Kombiçe çayı içerisinde yer alıyor. Kombiçe çayının 2000 yıllık bir geçmişi var. Ve sonrasında tüm Avrupa’’ya yayılıyor. Bende bu malzemeyle kurduğum ilişki ilk doğduğum evle çıktı. Doğduğum evlerin krokilerini çıkarttım kaplara ve onun içerisinde üretmeye başladım. Biz nasıl mekana yayılıyorsak SCOBY de bulunduğu kabın şeklini alarak yayılmaya başlıyordu. Bu yakın ilişki benim çok dikkatimi çekti. Örneğin yuvarlak bir kapta üretiyorsak yuvarlak oluyor, üçgende üretiyorsak üçgen oluyor. Yani o formu da değiştirebiliyorum. Plexiglas kaplardan oluşturduğum bu konstrüksyonun içerisinde büyüttüğümüz SCOBYler ile nakış yapmaya devam etmiştim. Sonrasında Gate’in başvurusunu görünce başvurmak istedim. Çünkü ORTA firmasıyla bir iş birlikleri vardı. Onlar bana bu süreçte kumaşlarını verdiler. Ve süreç içerisinde bir buçuk ay boyunca ürettiğim SCOBYler’ de yer alıyor. Yaklaşık 100 litre kadar çay demleyip onları büyütmeye çalıştım. Bu konstrüksyondan bahsedecek olacaksam da ana krokisi Gate’in kendi krokisi. Ve buradan da üretimler yapan elementler almak istedim. Merdiven ölçülerini birebir kullandım. Boy keza öyle, kapı ölçüleriyle birebir. Ve süreç içerisinde denediğim SCOBYleri de şuradaki masada göstermeye çalıştım. Hem boyut kazandırdım hem de renklerini değiştirdim.

 

 

Ürettiğiniz yapıtların üretim süreçlerini açıklar mısınız?

Damla Yalçın: Proje de ilgilendiğim biyomateryal olan SCOBY’nin açılımı Bakteri ve Mayaların Semiyotik Kolonisi anlamına gelen Simbiotic Colony of Bacterias and Yeasts. Adından da anlaşılacağı üzere bakteri ve mayalardan oluşuyor. Şeker ve çayı yeni bir yüzey üretmek için fermente ederek kullandığım bu malzeme, gerekli koşullar sağlandığında 2-3 hafta içerisinde sıvı yüzeyinde istediğim kalınlığa gelerek büyüme süreçlerini tamamlıyor. Bulunduğu ortamın sıcaklık ve nem dengesi önemli. Ben de bu malzemenin sınırlarını zorlayarak farklı üretim şekillerini araştırıp deniyorum.

Projenin çıkış noktasında üretim pratiğimde önemli yer tutan mekan ile kurduğum ilişki var. Mekanın boş bir kap olarak algılanamayacağını düşünüyorum. Mekanın öznesi olan birey varsa, mekanı algılayabiliyor ve hissedebiliyorsa o zaman mekandan söz edebiliriz. Burada mekanın duyumsanması, özünde dolaysız bir beden duygusunda kendini ortaya koyuyor ve sadece görsel olarak algılanmasından çok, tüm duyularla hissedilmesi anlamına geliyor. Bu durumda insan duyularıyla mekanı algılaması ve  mekana yayılması ile organizmanın bulunduğu mekana yayılması fiziksel anlamda yakınlık gösteriyor.

 

Denim kumaşın eserinize ne gibi bir katkısı oldu?

Damla Yalçın: Estetik açıdan kullandığım bir çalışma. SCOBY ile bir araya gelmesini istedim, kumaşla yaptığı iş birliğini göstermek istedim. Çünkü ben bunları üzerine koyarken hiçbir müdahale yapmadım. Sadece kuruma aşamasında birleştirdim ve birbirlerine yapıştılar. Çünkü selülozik bazlı bir yapıya sahip. Ve form olarak da duvar ve pencere hissiyatı yaratsın istedim. Bu şekilde kurguladım. Arkadaki işlerde süreç içerisinde farklı çaylardan demlediğim renk sıkalası, pantoneler.

 

 

Hangi çayları kullandınız?

Damla Yalçın: Beyaz çay, kuşburnu, mavi sarmaşık çiçeği, hibiskus, siyah çay ve yeşil çay.

 

Bu çalışmalarınızın geleceğini nasıl görüyorsunuz? Sizin gibi biyosanat üretimi yapan sanatçılarla iletişiminiz var mı; bu alanda nasıl bir altyapı gerekiyor?

 

Damla Yalçın: Disiplinler arası çalışmalar ve sektörde daha çok sahiplenilen sürdürülebilirlik uygulamalarının, ayrıca çevre bilincinin artması ve doğanın korunmasına olan gerekliliğin farkındalığıyla birlikte biyoteknoloji, günümüzde birçok sektör için ana odak noktası haline geldi. “Yeni Materyal” araştırmaları kapsamında biyolojik temelli malzemelerin, doğada çözünebilme, etik üretim gibi özellikleriyle güncel sorunlara gelecekçi çözümler sunacağını düşünüyorum. Bu bağlamda günümüzdeki biyo-temelli sanat ve tasarım çalışmaları çevre ve doğayı ele alıp farkındalık yaratarak yeni düşünme biçimlerine yol açıyor.

Türkiye’de biyosanat üzerine yapılan çok fazla çalışmaya denk gelmedim fakat tanıdığım ve takip ettiğim sanatçılar mevcut. Yapılan çalışmalarla biyomateryallerin sanatın geleceğinde daha fazla yer bulacağını, tasarım ve sanatın deneysel sonuçlarının karşılıklı olarak yenilikçi yaklaşımlarla birbirlerine ilham vereceğini, sanatçıların ve izleyicilerin doğayla daha derin bir ilişki kurmasında ve çevresel sorunlara daha fazla duyarlılık göstermesinde etkiliolacağınnı düşünüyorum.

Akademilerde verilen eğitimlerin bölümler arası olmasını ya da biyosanat gibi biyomateryallerin araştırıldığı ve bunu sanat, tasarım alanlarına taşımada yol gösteren bölümlerin açılmasını umuyorum. Disiplinler arası çalışmaların artmasıyla alandaki profesyonellerin, birçok farklı disiplinden sanatçı ve tasarımcı tarafından giderek daha fazla keşfedileceğini düşünüyorum. Dönüşüm süreçleri, endüstri ve tedarik zinciri farklı düzeylerde karmaşıklığa sahip olduğundan, dönüşümün zaman alacağını öngörebiliriz. Dolayısıyla, biyomateryallerin hem sanat hem de ticaret dünyasında daha fazla benimsenmesi için çeşitli sektörel ve ekonomik faktörlerin göz önünde bulundurulması gerekiyor. Tasarımcılar, sanatçılar, ORTA gibi bazı bilinçli üretici firmalar ve dünya markaları bu yöndeki yaklaşımları daha fazla ele aldığında küresel bir farkındalık oluşacaktır.

Gelecek nesiller için daha insan odaklı sürdürülebilir bir yaşam sağlanabilmesi, daha akıllı tasarımlar yapabilme yeteneğimize, kaynakları daha verimli kullanabilmemize, sürdürülebilir üretim süreçleri oluşturma kapasitemize ve güçlü bir tüketici bilinci kazanmamıza dayanıyor. Tüm bunları gerçekleştirebilmek için en kritik faktörün, yapılan yenilikçi çalışmaların ışığıyla düşünce tarzımızı değiştirmek olduğunu düşünüyorum.

 

 

Orta Anadolu Pazarlama ve Sürdürülebilirlik Müdürü Sebla Önder “Şu an ihracatçının en büyük sorunlardan bir tanesi sürdürülebilirte tedarik zincirinde izlenebilirlik.” diyor

 

Sürdürülebilirlikte denim ne kadar önemli? Nerelere ihracaat yapıyorsunuz?

Sebla Önder: Avrupa ve ABD ağırlıklı çalışıyoruz. İhracaat odaklı bir firmayız. Biz sadece kumaş üretiyoruz. Ama tabiki de hedefimiz markaları takip etmek, markalar ne tasarım yapıyor onu öğrenmek ve ona göre kumaşlar üretebilmek.

 

Özellikle Avrupa’daki markalar tedarik zincirinde karbon emisyon raporları sormaya başladılar. Size de sormaya başladılar mı?

Sebla Önder: Henüz başlamadılar çünkü yeşil mutabakat kapsamında henüz tekstile bir zorunluluk gelmedi.

 

Fransa’dan örnek vermek gerekirse eğer Fransa’da  geri dönüştürülmediyse ham madde alınmayacakmış. 

Sebla Önder: Bu biraz fantezi ama olması gereken kurallar gelecek. Şu an en büyük sorunlardan bir tanesi izlenebilirlik. Pamuk nereden geliyor, polyester nereden geliyor, üretim nerede, hangi şartlarda çalışılıyor bunlar en büyük problemimiz. Amerika’nın da üstelediği konu tamamen izlenebilirlik. Tarlanın nerede olduğunu bilmek istiyor. Çünkü zorunlu çalıştırma, çocuk işçi.. bunların olmadığı daha adil üretimleri takip ediyoruz. Markaların istediği şey de bu.

 

Peki karbon emisyonlarınızı ölçüyor musunuz?

Sebla Önder: Tabiki de.

 

Nasıl ölçüyorsunuz?

Sebla Önder: Bunlar teoritik hesaplamalarla oluyor. İki türlü ölçüyoruz bunlardan bir tanesi kurumsal karbon eğrisi yani sizin kurumsal bazda yıllık yaptığınız emisyonların hesaplanması. Biz bir de ürün bazlı ölçüyoruz. Ürünün tüm bileşenlerini dikkate alıyoruz. Yani üründe ne kadar pamuk kullanıldıysa pamuğun karbon emisyonu dahil olmak üzere bunların hepsini teorik bir hesap olarak yapıyoruz. Ben müşterime iki türlü de cevap verebiliyorum. Siz bir şey talep ediyorsanız bunun kirliliğinden de mesulsünüz. Ben de pamuğa talep oluşturuyorsam ben de pamuk tarafını veya kimyasal üretim tarafını denetlenmesinden mesulüm. Biz bunların hepsini toplarlayıp müşterimize iletebiliyoruz.

 

 

 

GATE27 BİYOSANAT SCOBY