BİR SORUDAN FAZLASI | Baba oldum, peki neden bu kadar mutsuzum?

TAKİP ET

Baba olmak pek çok erkek için mükemmel bir deneyim ama bazıları için beklenmedik kaygı, stres ve suçluluk duygularını da beraberinde getirebiliyor. Yaşanan bu duygu elbette çok doğal ancak erkeklerin yaşadığı doğum sonrası depresyonuyla ilgili daha az farkındalık var. Biz de Bir Sorudan Fazlası serimizin bu bölümünde bu meseleyi babalar ve uzmanlarla masaya yatırdık.

Bebek sahibi olmak, yeni ebeveynler için duygusal, fiziksel, zihinsel ve finansal olarak büyük bir yaşam değişikliği demek. Erkekler hamileliğin fiziksel karmaşasını veya doğumun acısını yaşamasalar da ebeveyn olmaya uyum sağlarken yorgunluk ve stresle karşı karşıya kalabiliyor. Daha çok kadınlara özgü bir durum gibi gözükse de doğum sonrası depresyon erkekleri de etkiliyor. Özellikle de ilk kez baba olacaklar, doğum sonrası depresyonuna karşı en savunmasız grup.

Bir Sorudan Fazlası'nda bu kez önce doğum sonrası depresyonunun çoğunlukla farkında olmayan veya kabullenmek istemeyen babalarla ve eşleri ile konuştuk, ardından da bu durumun nasıl aşılacağını ve yapılması gerekenleri Uzman Psikolog Ezgi Acar Şirin'den dinledik.

‘DIŞARIDAYKEN BEBEĞİN TÜM SORUMLULUKLARINDAN UZAKLAŞIYOR GİBİYDİM’İlhan Y. (41)

Evlenmeden önce eşimin yaşadığı bir sağlık probleminden dolayı çocuğumuzun olmasının çok zor olduğunu biliyordum. Benim için çok önemli değildi ama eşim çocuğu olmasını çok istiyordu, bu yüzden evlendiğimiz günden itibaren bir dizi tedavi oldu. Tam yedi sene sonunda hamilelik haberini aldık. Çocuk istemeyen beni bile çok mutlu etmişti bu haber, hatta belki de aldığım en güzel haberdi diyebilirim.

Sabırsızlıkla geçen dokuz ayın sonunda nihayet kızımı kucağıma almıştım. Ziyarete gelen yakınlarımız ve ailelerimizle birlikte hareketli geçirdiğimiz birkaç haftadan sonra bebekle yalnız kaldık. İşte o an pespembe olan dünya bir anda kararmaya başladı. Sürekli bebeğimin ve eşimin yanında olmak istemem gerekirken, işte bile mesaiye kalmaya başladım. Sanki dışarıdayken bebeğin tüm sorumluluklarından uzaklaşıyor gibiydim.

Eşim de sürekli eve geç gelmemden şikâyet ediyordu. Ona sürekli bahaneler uyduruyordum ama sorunumun ne olduğunu söylesem belki de dertleşip bir çözüm bulacaktık. Ancak yeni doğum yapan kişi eşimken, benim bu korkuları yaşamam şımarıklık gibi geliyordu, o yüzden de içime atıyordum.

Nihayet derdimi iş yerinde babalık konusunda benden daha tecrübeli birkaç arkadaşıma açtım. Anlatırken neredeyse ağlayacaktım. Bir de ne duyayım, neredeyse aynı sorunları onlar da yaşamış ve zamanla atlatmışlar. Bunları duymak ve yalnız olmadığımı bilmek bana çok iyi gelmişti. Şimdi geriye dönüp baktığımda bunu eşimle paylaşıp üstesinden gelmediğim için pişmanlık duysam da bunun çok olası bir şey olduğunu bilmek beni bir nebze olsun rahatlatıyor.

‘EŞİM DOĞUM YAPMIŞKEN, DEPRESYONA GİRMEK BENİM NE HADDİME’Ayhan Ö. (45)

Bir erkeğe göre, hatta herkese göre çok erken yaşta evlendim. İnsanlar 22 yaşında daha üniversiteye yeni başlıyorken, ben bir evliliğin sorumluluğunu aldım. O da yetmezmiş gibi evliliğimizin ilk yılını kucağımızda bebekle kutladık. Ailelerin de destekleriyle çocuğumuzu büyüttük. Aslında çok kötü bir babalık örneği sergilediğim gerçeğini ikinci çocuğumun doğmasıyla birlikte anladım.

Kızım dünyaya geldiğinde yaş olarak da fikir olarak da daha olgun biriydim. Geçmişi düşününce oğlumu neredeyse hiç sevmediğimi fark ediyorum. Kendim daha çocuktum ve bir çocukla nasıl ilgilenileceğini neredeyse hiç bilmiyordum. Ne eve geldiğimde oğlumla oyun oynuyor, ne de onu alıp bir parka götürüyordum, hatta kucağıma bile almak istemiyordum. Sanki bana ait bir şey değildi de eşim gelirken yanında getirmiş gibi hissediyordum. Etrafımda da aşağı yukarı böyle figürler gördüğüm için çocuğumdan bu denli uzak olmamın sebebini irdelemiyordum tabii. Hâlâ da doğum sonrası depresyon olarak adlandırmak garip geliyor. Çünkü eşim doğum yapmışken, depresyona girmek benim ne haddime…

Şimdi öyle mi! Kızımla yapmadığımız aktivite, gezmediğimiz yer kalmadı. Bazen oğlumla bunları yapamadığım ve hep karamsar olduğum için vicdan azabı bile duyuyorum. Ona da yakın olmak ve bir şeyler paylaşmak için çok çabalıyorum ama sanırım çok geç. Şimdi de oğlum benimle pek ilgilenmiyor.

‘EVE GEÇ GİTMEMİ SAĞLADIĞI İÇİN TRAFİĞİ SEVMEYE BAŞLADIM’Erdinç P. (42)

Çoğu erkek gibi ben de evlilikten uzun süre kaçtım ama sonunda gönüllü olarak teslim oldum. Yalnız bir yaşam sürdürürken bir anda eve ikinci bir kişinin girmesi cidden benim için çok zordu. Aslında daha önce de evime arkadaşlarım geliyordu ancak evin bir üyesi olması ile misafir arasında oldukça fark vardı, bunu evlenince daha net anladım. Uzun süreli yalnızlığımdan sonra ne kadar zor gelse de iki kişilik yaşama alıştım. Zaten karşındaki insanı sevince alışmak çok daha kolay oluyor ve başka da bir şansın kalmıyor.

Fakat planlarımda olmayan bir şey çok kısa süre sonra gerçekleşti ve eşim hamile olduğunu açıkladı. Onun için büyüleyici bir şey olan bu durum bende şok etkisi yaratmıştı. Daha iki kişilik bir yaşama yeni alışmışken, eve minik ve oldukça sesli bir üye daha eklenecekti. Oğlum doğduğunda tahmin ettiğim kadar korkacak bir şey olmadığını anladım, bize bir zararı yoktu. Bize asıl zararı olan aile üyeleriydi. Kimi zaman bebeği sevmek kimi zaman da eşime yardımcı olmak için iki aile de sürekli evimizdeydi. Bir anda yatılı misafirimiz eksik olmamaya başladı, evde ayaklarımı uzatacak bir alanım bile yoktu.

Bebek sebebiyle ev o kadar doluydu ki eve gitmek bile istemiyordum. İstanbul trafiği herkes için büyük bir belaydı ama ben bebekten sonra çok sevmeye başlamıştım. Çünkü trafik sebebiyle erkenden evime varmam gerekmiyordu. Trafik tamamen kurtulmamı sağlamayınca peşinden mesailer geldi. Tam bir işkolik olmuştum. Eşim de çocuğun gelmesiyle daha fazla paraya ihtiyacımız olduğundan, daha çok çalışmama sesini çıkarmıyordu. Depresyona girdim diyemem ama bebeğin doğması çoğu ebeveynin aksine beni evden uzaklaştırdı.

 

‘ANNELERİN DEPRESYONA GİRECEK SEBEBİ ÇOK AMA BABALARIN ÖYLE LÜKSÜ OLMAMALI’Sefa K. (39)

Bizim iki çocuğumuz var ve ben ilk çocuğumuzda feci depresyona girdim. Bunu uzun süre kendime itiraf edemedim ama şimdi çok net görebiliyorum. Biz evlendikten çok kısa süre sonra eşim hamile kaldı, o çok muyluydu ama ben pek hazır değildim. Yani biraz evliliğimizin tadını çıkaralım istiyordum. Bir yıl içinde hem evli hem çocuklu bir adam olunca afalladım. İlk oğlumuzun doğumundan sonra hayatımız çok değişmeye başladı. Eşimle geçirdiğimiz özel zamanlar o kadar kısıtlandı ki çocuğu uyutup baş başa kaldığımızda başını omuzuma koyar koymaz uyuyordu. Ne eskisi gibi film izleyebildik ne baş başa yemek ne de özel bir gece… Bundan sonra hayatım hep böyle olacak diye düşünmeye başladım. Eşime sitem edecek halim yoktu tabii ama çok mutsuzdum. Kendimi çok ikinci plana atılmış gibi hissettim. Resmen kabuğuma çekildim, eşim sürekli oğlumla ilgileniyordu ben de tek başıma hiçbir şey yapmak istemediğim için öyle boş boş tavan izliyordum. İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Eşime yardımcı olması için eve eşimin ailesi ve benim ailem geliyordu. Ben eşimle beraber yaşayacağım bir ev düşlerken şimdi ikimizin ailesi de evimizin içindeydi. Çocukla vakit geçirmeye de çalıştım ama bende durmuyor sürekli annesini istiyordu. Bu da moralimi çok bozuyordu. 5-6 ay kadar bu ruh halim devam etti, eşimi de mutsuz ediyordum ama elimden başka türlüsü gelmiyordu.

Çocukluk arkadaşım var, onun benden önce çocuğu oldu. Bu dönemde onunla dertleştim,  beni en iyi o anlar diye. Onun sayesinde bu dönemi atlattım diyebilirim. Doğumdan sonraki ilk aylarda bunun çok normal olduğunu, yavaş yavaş her şeyin düzene gireceğini, kendime biraz zaman vermemi ve sabırlı olmamı tavsiye etti. Gerçekten de dediği gibi oldu. 6. aydan sonra yavaş yavaş düzene oturdu her şey. Aileler artık sadece eşim ihtiyaç duyduğunda gelmeye başladı, oğlanın uykusu düzene girdi, eşim kendine ve bana vakit ayırabildi. Ben işten gelince oğlumla daha fazla ilgilenmeye başladım. Artık benim kucağımda da duruyordu çünkü, mama yedirebiliyordum ama uyku vakti illa anneyle oluyordu.

3 yıl sonra bir kızımız oldu ama onun doğumundan sonra hiç o depresif hallerim olmadı. Bu sefer eşime daha fazla yardımcı olmaya çalıştım. Ne hikmetse kız benimle olmayı çok seviyordu, çok uzun süre onu oyalayabiliyordum, eşime o sürelerde uyumasını söylüyordum. Hafta sonları çok yardımcı oldum ve eşim de ilk doğumdaki kadar sarsılmadı.

Yani erkeklere tavsiyem bu dönemde eşinize ne kadar çok destek olursanız bu dönemin keyfini o kadar güzel çıkarırsınız. Annelerin depresyona girecek çok nedeni var ama bizim öyle bir lüksümüz olmamalı bence…

‘YAPILMASI GEREKEN ANNE VE BABALARININ KENDİ DENEYİMLEYEREK ÖĞRENMESİNE İZİN VERMEK’Kadir Ö. (38)

Doğum sonrası erkeklerin ruh halini adlandırmak için psikolojide bir terim var mıdır bilmiyorum. Yoksa da olmalıdır. Bu mucizevi yeni dönemin mutlaka bazı endişeleri de vardır. İlk olarak çevresinden bilinçli/bilinçsiz pompalanan 'lohusa' çıkmazı yerleşmiştir erkeğin kafasına; bir emir-komuta zinciri olacaktır, ne denirse anında yapılmalıdır. Kadın nasıl ki hormonların elverdiği ölçüde -insanüstü bir azimle - yeni hayatına uyum sağlamaya çalışıyorsa erkek de ancak şartların kendine tanıdığı alan içinde babalığını yaşamaya çalışır.

Nitekim aylardır yolunu gözlediğiniz çekirdek aile kavramı ortadan kalkacak, dünyaya gözlerini yeni açan her hareketi ile ufkunuzu açan o hazine ile baş başa kalmanız zaman alacaktır. Mutlaka etrafınızdaki akrabalarınız, yakınlarınız, size değer verenler hep rahatınız için koşturacaktır ama belki yazılı olmasa da bir kural olarak akıllara kazınan gereklilikler herkes için aynı etkiyi yapmıyordur. Bazen yapılması gereken anne ve babanın sadece kendilerinin deneyimleyerek öğrenmesine izin vermek.

Karmakarışık hisler içinde duygularının en tepesine çıkmayı beklerken hep bir şeyleri kaçırıyor hissine kapılan baba ve milyon kat meşakkatli yolculuğunda etrafı insan doluyken dahi ruhsal olarak yalnız kalmışlıksa boğuşan anne... Fotoğrafa bakarken o karenin bir parçasının 'erkek'ten bir 'baba'ya dönüştüğü gerçeği de unutulmamalı.

BİR SORUDAN FAZLASI | Baba oldum, peki neden bu kadar mutsuzum?

BABALIK ROLÜNE UYUM SÜRECİNDE YAŞANILANLAR DEPRESYONUN BELİRLEYENİDİR

Çocuk sahibi olmanın pek çok yönüyle hem annenin hem babanın hayatına yenilikler getirdiğini söyleyen Psikolog Ezgi Acar, “Yetişkin, eş, çocuk gibi hayat rollerinin yanı sıra babalık rolü de hayata eklenir. Bu önemli rol değişikliğine uyum süreci depresyonun temel belirleyenidir. Beklentiler, hayata eklenen sorumluluklar, eşler arasındaki ilgi ve alakanın azalması, geniş ailenin yönetilmesi gibi şeyler daha sıkışmış ve depresif hissettirebilir. Öte yandan kişinin genetik yatkınlıkları, daha önce depresyon geçirmiş olması, stres koşulları da depresyonun diğer belirleyenleri olarak karşımıza çıkar” dedi.

Acar sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“İçe kapanma, isteksizlik, motivasyonda düşüş, dalgınlık, unutkanlık, yorgunluk, uykuda artış, yemede artış veya azalma gibi belirtilerin yanı sıra;  çocuk ile ilgili sorumluluklardan kaçınma, evde geçirilen zaman konusunda kısıtlılık yaratma, anneye verilmesi gereken destekte azalma, geniş aile yönetiminde geri çekilme, bebek bakımında yetersiz hissetme, ikili ilişkilerde öfkeyi yönetememe, uykusuzluğu kaldıramama gibi belirtileri sıklıkla bu dönemin depresyon belirtileri olarak ele almaktayız.”

ANNENİN DEPRESYONA GİRMESİ BİLE BABAYI ETKİLEYEBİLİR

Depresyonun hamilelik döneminde de başlayabileceğinin altını çizen Ezgi Acar, “Bebek sahibi olmak isteyip istememek, planlı bir gebelik olmaması, yüksek riskli gebelikler, bebeğin sağlığı ile ilgili endişeler, eşler arasındaki ilişkinin gerginliği, gebelikteki yüksek beklentilerin karşılanmasındaki yeterlilik hissi, ekonomik kaygılar gebelik döneminde depresyon görülmesine sebep olabilir" ifadelerini kullandı.

Doğum sonrasında ise başta sayılan sebeplerin daha çok etkisini gösterdiğini, hatta annenin depresyona girmesinin bile babayı etkileyebileceğini belirtti ve ekledi: "Aileyi bir sistem olarak ele aldığımızda, bu sistemde birinin zorlanıyor, ruhsal olarak güçlük çekiyor olması elbette tüm sistemi etkileyecektir.” 

depresyon baba olmak mutsuzluk