Yaratıcılık Gelişimi, Odak Kontrolü Üzerine

TAKİP ET

 Herkesin zaman zaman farklı zorluklar içinden geçtiği dönemler olması hem normal hem de sağlıklı bir durumdur.  Sabit zihin yapısına sahip kişiler ile büyüme zihniyetindeki kişiler arasında bu durumu yorumlama ve çözüm arama yöntemleri arasında uçurumlar olduğu görülür.

 Aslında belki de bu bakış açılarının arasındaki en temel fark denemek konusunda çekimserlik / girişkenlik. Çok ünlü bilim insanları, teknolojik buluşların mimarları, felsefeciler, tarihe adını yazdırmış ve geleceği şekillendirmek olan sayısız ismin başarılarının arkasında çok kez denemek ve yanılmak var.

İnandığımız şeylerin bir süre sonra gerçeğimize dönmesi ve bunu tekrarlamamız hem bir alışkanlığın hem de bazen daha kolay yolu seçmenin sonucu. Yeni bir bilgiyi zihnimizde yorumlamak ve yeni davranışlara dönüştürebilmek için niyet, emek ve çokça deneyip yanılma gerekiyor. 

Bir konuda yetki ve sorumluluk alıyor ve değişimi etkileyebileceğimize inanıyorsak bununla ilgili daha fazla emeği ortaya koyabiliyoruz, etkisi düşük olacak konulardan da uzaklaşabiliyoruz.

Bunun ayrımını yapmak ve enerjimizi neye ayıracağımızı belirlemek yine zamanla ve deneyimle mümkün oluyor. Başta çok zor ve ürkütücü gelse de yeni yollar denediğimizde hem zihnimizin farklı bölgelerini aksiyona geçiriyor ve zihnimizi besliyoruz, hem de belki de hayal bile edemeyeceğimiz bir başarı kapısını aralıyoruz. Gelişim odaklı bakış açısı bizi mücadele etme, gelişime, deneyim edinmeye zorluyor. Üstelik belki de kendimizi bilinenin içinde sürekli tekrarlayarak potansiyelimizi kilitleme engelini ortadan kaldırarak yaratıcı tarafımızı bu denemelerde ortaya çıkarıyoruz.

Aslında her birimiz yalnızca düşünerek ve uygulayarak yaratıcı çözümler bulabilecek ve inovasyon yapabilecek potansiyele sahibiz. Örneğin GE Healtcare firmasının çocukların korkuları dolayısıyla her bir müdahale öncesi narkoz almaları yerine kritik müdahaleler öncesi keyifli bir hikaye yaratarak onlara bir yolculuk vadetmesiyle getirdiği çözüm, narkoz sayılarının azalmasını sağlamış. Bu örnek empati ile çözümcül bir yaklaşımın kapılarını açan bir inovasyon, aynı zamanda maliyet ve zaman da kazandırıyor.

Bilimsel bir yanı, teknoloji yaratma gerekliği var zannettiğimiz inovasyonlar aslında ufacık bir düşüncenin filizlenmesiyle mümkün. Bu potansiyel hepimizde doğuştan var fakat bunu ateşlemek için kendi öz yeterliliğimize, benliğimize bakmak ve kendimize güvenmemiz gerekiyor. 

Denemediğimiz her şey başta endişeli hissetmemize sebep olabiliyor. İlk adımlarını atma cesareti, ilk sunum deneyimi, ilk buluşma… Sayısız örneği olan ilkler bilinmezlikle bize korku verebiliyor.

İlkinde sonraki her zaman daha kolay ve aslında olumlama ile bakıp her ilk deneyimi gelişim fırsatı olarak görmek çok ciddi bir avantaj. İlk adımı ne kadar hızlı atarsak o kadar hızlı başarısızlığı deneyimleyebiliyoruz, bunu deneyimlediğimizde de iki yolumuz var, ya ondan öğrenip bir sonraki deneyimlerin kalitesini artırıyoruz; ya da bir şey öğrenmeden aynı şekilde yola devam ediyoruz. Başarısızlık herkes için zor bir deneyim diyor Carol Dweck; fakat bu bizleri tanımlayan bir sıfat olmak zorunda değil, sadece çözümlenmesi, aşılması, gelişmesi gereken noktaları görme fırsatı. Başarısızlıktan değil, deneyimi engelleyecek durumlardan, ortamlardan kaçınmak belki de kendimiz için önemli bir yatırım.

Yaratıcılık odak noktası dikkat