Türkiye'nin sera gazı salımları neden artıyor?

TAKİP ET

Türkiye'nin sera gazı salımları artmaya devam ediyor ve uzmanlara göre bu artış hızlanıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 1990-2021 arası Türkiye'nin sera gazı salımlarında yüzde 157,1'lik artış kaydedildi.

Pandemiden sonra enerji, ulaştırma ve sanayide yaşanan canlanmanın büyük ölçüde etkisi olduğu söyleniyor.

Aynı zamanda 2021'in son dönemin en sıcak ve kurak yıllardan biri olarak kayda geçmesiyle hidroelektrik santrallerin çalışamadığı ve bu yüzden fosil yakıt kullanımında artış olduğuna dikkat çekiliyor.

Türkiye, 2021’de küresel sıcaklık artışının sanayi öncesi dönemdekine kıyasla 2 derecenin altında tutulmasını, tercihen 1,5 derecenin hedeflenmesini öngören Paris İklim Anlaşması’nı imzaladı.

Buna göre dünyanın iklim değişikliğinden kaynaklı küresel bir felaketten kaçınmak için sera gazı salımlarını hızla azaltması gerekiyor.

Ardından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 2053’te net sıfır emisyona ulaşılacağını söyledi ve buna yönelik yeni bir enerji stratejisi açıkladı.

Bakanlık, Türkiye’nin sera gazı salımlarının en geç 2038’de pik (en yüksek) noktaya ulaşacağını söyledi.

Ancak uzmanlar bu taahhütlerin henüz sözden öteye gitmediğini belirterek Türkiye’de fosil yakıtların hala yoğun bir şekilde kullanılmasına ve henüz en büyük kirleticilerden biri olan kömürden çıkış planı çizilmemesine dikkat çekiyor.

Türkiye'nin sera gazı salımları niçin azalmıyor?

Genellikle karbondioksit, metan, nitröz oksit ve florlu gazlar (F-gazları) olarak kategorize edilen sera gazları, atmosferde ısıyı hapseden gazlar.

Bu gazların etkisiyle güneşten gelen ısı tutuluyor ve dünya yüzeyinde doğal bir ısınma oluyor.

Sera gazı etkisi olmasaydı, dünya yaklaşık 30 derece daha soğuk bir yer olacak ve yaşam için elverişli bir ortam sunamayacaktı.

Ancak sanayi ve tarım faaliyetleri nedeniyle ortaya çıkan gazlar dünyada ısıyı daha fazla tutarak sıcaklıkların anormal derecede yükselmesine yol açıyor.

Bu gazlar arasında en yoğun şekilde görülen karbondioksit, fosil yakıtların, katı atıkların, ağaçların ve diğer biyolojik maddelerin yanmasıyla atmosfere salınıyor.

Türkiye’de 2021’de 452,7 milyon tona ulaşan karbondioksit salımlarının yüzde 85’i enerji sektöründen, bunun yüzde 41’i ise elektrik üretiminden kaynaklıydı.

2020-21 arasında karbondioksit salımındaki artış ise neredeyse yüzde 10 oranında gerçekleşti.

Shura Enerji Dönüşümü Merkezi’nin 2021 raporuna göre, Türkiye’de brüt elektrik talebi, 2020-2021 döneminde Covid-19 pandemisinin ekonomi üzerindeki yarattığı etkilerin azalmasıyla yüzde 7,5 seviyesinde yükseldi.

Rapora göre son 5 yıllık dönemde ise toplam elektrik talebi yüzde 18 oranında arttı.

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) Kıdemli Uzmanı ve İklim Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin, Yeşil Gazete'deki yazısında, 2020-21 arasında birincil enerji arzında fosil yakıtların payının azalması ve yenilenebilir enerji arzının yükselmesine rağmen kuraklık ve enerji talebinde yaşanan artış yüzünden karbon salım değerlerinin düşmediğini belirtiyor.

Şahin, aynı zamanda Türkiye’de toplam kömür tüketiminde 2020’den 2021’e 10 milyon tonluk bir artış gerçekleştiğine, bunun da emisyonlardaki artışı kısmen açıkladığına dikkat çekiyor.

Metan ve nitröz oksit gazlarında 2020-21 arasında artış yaşanmadı.

Başta hayvancılık ve tarım faaliyetlerinden ortaya çıkan metan gazları, 100 yıllık bir süre içinde karbondioksite oranla 28-34 kat daha fazla ısı tutabiliyor, ancak atmosferde karbondioksite göre daha kısa süre kalıyor.

Şahin’e göre metan gazı salımlarında artış olmamasının nedeni 2021’de, muhtemelen kuraklığa bağlı olarak bitkisel üretimin yüzde 10 oranında azalması.

Nitröz oksit ya da azot oksit ise atmosferde 150 yıla kadar kalabilen ve azot bazlı gübrelerin yaygın kullanımı, fosil yakıt ve katı atıkları yakılması ile atık suyun arıtılmasıyla görülen güçlü bir gaz.

Türkiye’de 2021’de nitröz oksit salımlarının yüzde 78’i tarım, yüzde 11’i enerjiden kaynaklandı.

Türkiye bundan sonra ne yapmalı?

Uzmanlar Türkiye’nin "2053 net sıfır patikası" doğrultusunda, emisyonlarda artıştan azaltım hedefini yetersiz buluyor ve enerji kompozisyonundaki fosil yakıt yoğunluğunu ve kömürlü termik santral kullanımını ciddi bir tehlike olarak değerlendiriyor.

Öte yandan dönüşümün yalnızca enerji sektöründe değil, ulaşım, tarım, atık yönetimi gibi birçok alanda yapılması gerektiği belirtiliyor.

“Ne kadar yavaş davranırsak maliyet o kadar yüksek olacak ve dönüşüm de zorlaşacak. Enerji sektörünün dönüşümü ve büyük bir elektrifikasyondan bahsediyoruz” diyen WWF Proje Müdürü Sabuncu şöyle devam ediyor:

“Diğer taraftan elektrifikasyon yüzünden elektrik talebinde yükseliş yaşanacak. Bu durumda yenilenebilir kaynaklara yönelik kapasite yatırımı yapılması lazım. Bunu hemen başlayarak 25 yılda yapmak var, bir de 15 yıllık bir zaman diliminde yapmak var.”

İklim ve enerji alanlarındaki çalışmalarıyla bilinen düşünce kuruluşu Ember, Türkiye’de rüzgar ve güneş enerjisinin Mayıs 2021-Nisan 2022 döneminde 7 milyar dolar tasarruf sağladığını tespit etti.

Ancak uzmanlara göre Türkiye hala elektrik üretiminde kömür kullanımını artırma yolunda ilerliyor.

sera gazı sera gazı salımı Kömür metan