Sürdürülebilir Yeşil Büyüme: Avrupa Yeşil Mutabakatı

TAKİP ET

"Net-sıfır toplum: Senaryolar ve Yollar" raporu İngiltere Başbakanlık Bilim Ofisi eski Başkanı ve Bilim Başdanışmanı Sir Patrick Vallance tarafından hazırlanan raporda yer alan önemli hususlar;

Toplumların gelecekte sergileyecekleri davranışlar emisyonların azaltılmasında belirleyici olacak. Örneğin enerjiye yönelik talebin azaltılması halinde net-sıfır ekonomiye geçiş maliyetinin Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (Gross Domestic Product-GDP)'nın %2'si oranında azalması bekleniyor. Toplumdaki seyahat ve tüketim alışkanlıklarının değişmesi enerjiye talebi azaltacaktır.

Aynı şekilde, binaların daha iyi yalıtılması da net-sıfır ekonomiye geçişin maliyetini önemli ölçüde düşürüecektir. Eğer güncel doğalgaz fiyatları Şubat 2022 seviyelerine göre gerilemiş olmasaydı, dönüşümün maliyeti GDP'nin %0.5'i oranında daha fazla olacaktı.

Net-sıfır teknolojilerin İngiltere'de geliştirilmesi bir taraftan iklim değişikliğinin etkilerini hafifletirken, diğer taraftan İngiltere'nin ekonomik büyümesine ve istihdam olanaklarına katkı sunacaktır.

Net-sıfır hedefine ulaşılması, enerjiye talep yüksek olsa bile teknik olarak mümkün görünüyor. Bu durumda henüz teknolojik olarak olgunlaşmamış ve yüksek maliyetli karbon yakalama ve depolama sistemlerinin kapasitesinin artırılması gerekiyor.

Bisiklet sürmek, yürümek ve et tüketimini azaltmak gibi tercihler bir taraftan emisyonların azalmasını sağlarken diğer taraftan da bireylerin daha sağlıklı bir yaşam sürmesine katkı sunacaktır.

Net-sıfır ekonomiye geçiş sürecinde yenilikçi teknolojilerin geliştirilmesi gerekiyor. Eğer düşük ekonomik büyüme nedeni ile net-sıfır teknolojiler yeterince olgunlaşamaz ve teknolojiye yenilikler getirilemezse net-sıfır hedefine ulaşılması riske girer.

Net-sıfır hedefine ulaşılması; gelir dağılımı, ekonomide sektörel dağılım, dijital teknolojilerin yaygınlaştırılması, kentsel ve kırsal yaşam düzeyi ve farklı sosyal gruplar arasındaki uyum düzeyleri de dahil olmak üzere net sıfır planlamasının bir parçası olarak izlenebilecek çok çeşitli toplumsal faktörlerden etkilenecektir.

Dünya Bankası'nın "Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın İnsanlar İçin İşler Hale Getirilmesi" raporu

Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın sosyal yönüne dikkat çekilen raporda  öne çıkanlar şu şekilde özetlenebilir;

İklim değişikliği nedeni ile 2030 yılına kadar 132 milyon kişi fakirleşebilir ve 80 milyon kişi işini kaybedebilir.

Avrupa Yeşil Mutabakatı ile belirlenen hedeflere ulaşılabilmesi, ancak etkili "insani gelişmişlik (human development)" projeleri ile mümkün olacaktır. Avrupa Birliği ülkeleri arkada kimseyi bırakmamak için eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik alanlarında kapsamlı politikalar geliştiriyor.

Avrupa Yeşil Mutabakatı ile başlayan yeşil dönüşümün meydana getireceği maliyet artışının kırılgan grupları etkilememesine yönelik önlemler alınmalı. Eğer bu konuda gerekli hassasiyet gösterilmezse, Avrupa Birliği'nde zaten mevcut olan gelir adaletsizliği daha da derinleşerek yeşil dönüşüme verilen desteğin azalmasına sebep olabilir.

Yeşil üretimin artırılması, "kahverengi" olarak nitelendirilen işgücünün daha sürdürülebilir üretim alanlarına kaydırılmasına bağlı. Artan maliyetlerin üzerine bir de istihdamda yaşanacak kayıplar, kırılgan grupların bu dönüşümden daha olumsuz etkilenmesine yol açabilir.

İlk etapta, karbon yoğun sektörlerde çalışan kırılgan grupların yeni yetenek kazandırma programlarından istifade etmesi sağlanmalı. Yeni iş bulma sürecinde bazı kişilerin ekonomik olarak desteklenmesi ve bu kişilere erken emeklilik imkanlarının verilmesi bir seçenek olarak değerlendirilebilir.

Hayatı kömür madenlerinde geçmiş kişilere ekonomik destek verilmesi veya yeni yetenek kazandırılması yeterli olmayabilir. Bu kişilerin mental sağlıklarını korumaya yönelik de desteklerin verilmesi gerekebilir.

 

SEKTÖREL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

 Temiz çelik üretiminde atılan adımlar

Enerji sektörünün lider isimlerinin bir araya gelerek oluşturduğu uluslararası nitelikte bir koalisyon olan Enerji Dönüşüm Komisyonu tarafından yayımlanan raporda yer alan bulguları sizin için özetledik;

Çelik, küresel ekonomi açısından stratejik önemde bir malzeme olmasına rağmen, üretimi yüksek emisyonlu olup, küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık %7'sine sebep olmaktadır.

Çelik üretiminin karbonsuz hale getirilmesi için malzeme döngüselliğinin iyileştirilerek ve geri dönüştürülmüş çelik üretimi artırılarak emisyonların azaltılması hedeflenebilir; ancak, geri dönüştürülebilir hurda arzının sınırları nedeniyle, demir cevheri bazlı çelik üretimini de karbonsuz hale getirmek net sıfır emisyonlu bir çelik endüstrisi için kritik öneme sahiptir.

Doğrudan indirgenmiş demir üretiminde kullanılan düşük karbonlu hidrojen çözümleri sektörde giderek yaygınlaşıyor. Bu yöntem ile 2030 yılına kadar yıllık 60 milyon ton üretim kapasitesine ulaşılması bekleniyor. Bununla birlikte küresel ısınmanın 1.5 derecede tutulması hedefinin yakalanabilmesi için üretim kapasitesinin 190 milyon tona yükseltilmesi gerekiyor.

Şu ana kadar nihai yatırım kararı açısından başarılı olan projeler: H2 Green Steel'in Boden/İsveç'te bulunan 5 milyon ton/yıl kapasiteli tesisi, Salzgitter’ AG'nin Almanya'da kurduğu 2 milyon ton/yıl kapasiteli yassı ürün üretim tesisi ve ArcelorMittal’in Dofasco/Kanada'da kurduğu 2.5 milyon ton/yıl kapasiteli fabrikası.

Yenilenebilir enerji kapasitenin hızlı bir şekilde artması ve yeşil hidrojen için getirilen teşvik mekanizmaları sayesinde Avrupa Birliği ve ABD'de düşük emisyonlu çelik üretimi konusunda uygun bir yatırım ortamı bulunuyor.

Avrupa Birliği'nin 2026 sonrasında uygulayacağı Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması da, Avrupa'daki çelik üreticilerinin düşük emisyonlu teknolojilere yatırım yapma iştahını kabartıyor.

Sermaye harcamalarına hükümet desteği ve alım garantilerinin verilmesi çelik üreticilerinin nihai yatırım kararlarını etkileyecek faktörler arasında.

 Enflasyon Azaltım Yasası'nın olası jeopolitik etkileri

ABD'nin iklim politikaları kapsamında temiz enerji endüstrisini desteklemeye yönelik olarak "Enflasyon Azaltım Yasası (Inflation Reduction Act (IRA))" vasıtasıyla 370 milyar dolar destek sağlayacağını duyurmasının Avrupa Birliği ve diğer ülkeler için ticaret, güvenlik ve dış politika açısından bir takım sonuçları olacak. İtalyan enerji devi Eni'nin politika analistlerinden Pau Ruiz Guix'nin bu konu ile ilgili kaleme aldığı makalede şu hususlar öne çıkıyor;

Büyük oranda vergi kredileri şeklinde dağıtılacak olan desteklerin enerji dönüşümü bileşenlerine yönelik yatırımları hızlandırması bekleniyor.

IRA ile verilecek destekler sayesinde küresel emisyonların %13'üne yol açan ABD'nin küresel ölçekte iklim politikaları açısından elini güçlendireceği tahmin ediliyor. IRA kapsamında yapılacak yatırımlar ile birlikte ABD'nin emisyonlarını 2005 seviyelerine göre %50-52 oranında azaltması bekleniyor.

İklim değişikliği ile mücadele kapsamında daha radikal adımlar atan ABD'nin önümüzdeki dönemde diğer ülkeleri de benzer adımları atmaya daha güçlü bir şekilde teşvik etmesi öngörülüyor.

Bununla birlikte, gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkeleri desteklemeye yönelik taahhüt ettikleri 100 milyar dolar finansal kaynaktan IRA'da bahsedilmiyor.

IRA tarafından desteklenecek projeler sayesinde ABD'nin elektrik üretim maliyetinin 2029 yılına kadar 5$/MW'a düşmesi bekleniyor. Ayrıca, karbonsuz elektrik üretimi oranının da 2030 yılına kadar %66'ya yükseleceği tahmin ediliyor.

Ancak elektriğin ucuzlaması tek başına bir anlam ifade etmiyor. Eğer ucuzlayan elektrik maliyeti ile birlikte ABD maliyet-etkin bir şekilde temiz hidrojen üretebilirse jeopolitik güç anlamında ciddi avantaj elde edecektir.

KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

 Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu (ISSB)'nun standartları 

ISSB tarafından hazırlanan S1 ve S2 standartlarının bu yılın ikinci çeyreğinin sonunda yayımlanması bekleniyor. Yeni kurallar, G-20 tarafından geçtiğimiz yıl oluşturulan küresel bir oluşum olan İklimle Bağlantılı Finansal Bildirim Görev Gücü (Task Force on Climate-related Financial Disclosures-TCFD) tarafından oluşturulan çerçeveye göre hazırlandı. S1 standartları, şirketlerin sürdürülebilirliği  kısa, orta ve uzun dönemde kaynakları ve iş ilişkilerinde bir yetenek olarak kullanıp kullanmadığına odaklanıyor. 

S2 standartları ise, yatırımcıların açıklanmasına ihtiyaç duydukları iklimle ilgili risklere yönelik olarak hazırlandı. Yayımlanacak olan standartlar kapsamında şirketlerin Kapsam-3 emisyonlarını da hesaplamaları bekleniyor. 

Mayıs ayında gerçekleştireceği toplantıda ISSB; biyoçeşitlilik, insan sermayesi, insan hakları ve entegrasyon konularına odaklanacak. ISSB standartlarının hazırlanmasına, 140 ülkede muhasebe standartları geçerli olan IFRS nezaret ediyor.