Katil yosunun yeni rotası Karadeniz olabilir

TAKİP ET

Denizlerdeki yayılma hızı nedeniyle 'katil yosun' olarak adlandırılan istilacı türü Marmara Denizi'nde tespit eden Prof. Dr. Ergün Taşkın, türün Marmara Denizi'ne adaptasyonunu sağladıktan sonra Karadeniz'de görülebilme ihtimali olduğunu ifade etti.

Manisa Celal Bayar Üniversitesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı ve Deniz Biyoloğu Prof. Dr. Ergün Taşkın ve ekibi, istilacı türler arasında bulunan ve ‘katil yosun’ olarak bilinen yosun türünü, ilk olarak geçen yıl haziran ayında Marmara’da tespit etti. Ekibin Marmara’da yaptığı dalışlarla saha ve laboratuvar çalışmalarından oluşan kapsamlı araştırmasının sonucu önümüzdeki günlerde yayımlanacak.

“DOĞU AKDENİZ’DE BULUNUYOR”

Araştırma sonuçlarını değerlendiren Taşkın, ‘katil yosun’ olarak adlandırılan türün aslında ‘caulerpa’ isimli makroalg türü olduğunu belirterek, “Bizim kıyılarımızda, özellikle Doğu Akdeniz’de bunun bir varyetesi var olan caulerpa taxifolia, distichophylla türleri yaygın olarak bulunuyor” dedi.

Denizel ortama kolayca adapte olup dipte bir kaplayıcılıkla, yayılımcı ve istilacı davranış sergilediği için söz konusu türün ‘katil yosun’ olarak adlandırıldığını, denizdeki yerli türlere zarar verdiğini, onların yerine yerleştiğini ve yayılış alanlarını sınırlandırdığını anlatan Taşkın, “Zarar verdiği canlıların bir kısmı deniz çayırı olabilir, diğer makroalgler olabilir. Kaplayıcı olduğu ve hızlı bir yayılış gösterdiği için habitata daha hakim oluyor. Sonuçta istilacı türler daha avantajlıdır, girmiş olduğu ortamda adaptasyon sağladıktan sonra hızlı yayılış ve dağılım gösterebiliyorlar” ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE’DE DOKUZ TÜR BULUNUYOR”

Türkiye’de şu anda ikisi yerli, diğerleri istilacı toplam dokuz caulerpa türü olduğunu kaydeden Taşkın şu bilgileri paylaştı:

“Katil caulerpa, başka bir istilacı tür olan asi caulerpa, arsız caulerpa, dikensi caulerpa, baskın caulerpa var. Yayılış özelliklerinden kaynaklı bu şekilde isimlendirdik. Bunların hepsi aslında ‘Indo Pasifik’ (Hint Pasifik) tür. Bunlar özellikle Akdeniz’e, gemicilik faaliyetleriyle, Cebelitarık Boğazı, Süveyş Kanalı yoluyla girebiliyor. Indo pasifik dediğimiz türler daha çok Süveyş Kanalı yoluyla giriş yaparak Akdeniz’de yayılmaya başlıyor. Ayrıca akuakültür yoluyla giriş yapanları var.”

“SON OLARAK ERDEK’TE TESPİT ETTİK”

Katil yosunun ilk olarak 1980’lerden itibaren Batı Akdeniz’de görülmeye başlandığına, Türkiye’de ise Avusturalya kökenli olan ilk kaydının İskenderun Körfezi’nden 2007’de yapıldığına değinen Taşkın, daha sonra batıya doğru yayılım gösterdiğini, Antalya ve Kıbrıs’ın ardından İzmir’de görüldüğünü, son olarak da kendileri tarafından Erdek’ten rapor edildiğini aktardı.

Taşkın, şöyle devam etti: “Yayılışını aslında Batı Akdeniz’e doğru sürdürürken bir yandan da kuzeye doğru gittiğini, İzmir Körfezi’ne, oradan Çanakkale Boğazı’ndan Marmara’ya giriş yaptığını gördük ve çok küçük bir alanda, posidonia (deniz çayırı) içinde bulduk. Türün kaydedildiği yerler aslında tuzluluğu yüksek bölgeler. Marmara’da ise tuzluluk daha düşük oranda. Marmara’da kaydettiğimiz yer binde 23 gibi bir tuzluluk bölgesi, buna da adaptasyon sağlamış ve yayılmaya başlıyor. Marmara’da tespit ettiğimiz derinlik 3-4 metrelerde. Şu anda Marmara için geniş alanlara yayıldığını söyleyemiyoruz, sadece 1 noktada tespit ettik ancak önümüzdeki süreçte aynı noktayı takip edeceğiz. Yayılış alanını genişlettiğini görme, örtücülüğü yüksek bulma ihtimalimiz var. Geçmiş dönemlerde Ege ve Akdeniz’den böyle bir tecrübemiz var.”

“KARADENİZ’DE GÖRÜLEBİLME İHTİMALİ VAR”

Türün Marmara Denizi’nin tuzluluk oranına adapte olduğuna dikkati çeken Taşkın, “Karadeniz’de binde 15 ile 18 arasında bir tuzluluk var, önümüzdeki süreçte Marmara Denizi’ne adaptasyonunu sağladıktan sonra Karadeniz’de görülebilme ihtimali var. Marmara ile Karadeniz’i bir eko bölge olarak aldığımızda yavaş yavaş buraya doğru çıkmaya başladığını da söylemek yanlış olmaz” değerlendirmesini yaptı.

‘KATİL YOSUN’UN VERDİĞİ ZARARLAR NELER?

Taşkın, ‘katil yosun’un deniz ekosistemine verdiği zararlar hakkında şu bilgileri verdi:

“Yerli türlerin üzerini, yaşam alanlarını kaplıyor, onların yerini almaya başlıyorlar. Doğal olarak oradaki habitat bozuluyor ve denge bozulduğu için de yerli türler bundan olumsuz etkileniyor. Özellikle deniz çayırının yerini almışsa oradaki balık türlerine ve diğer canlılara ciddi anlamda zararı dokunduğunu biliyoruz. Çünkü deniz çayırları, Türkiye’de yapılan çalışmalara göre, binden fazla türe ev sahipliği yapıyor.”

Türün, Batı Akdeniz’de üzerinin örtülerek yayılışlarını engelleme çalışmalarını bulunduğunu bildiren Taşkın, denizel ortamda bunu başarmanın çok zor olduğunu dile getirdi.

“GEMİLERİN BALAST SULARINA DİKKAT”

Taşkın, mücadele yöntemleri konusunda şu önerilerde bulundu:

“Gemi balast sularının boşaltılmasını engellemek veya kontrolünü ciddi bir şekilde yapmak gerekiyor. Karasal baskı ve iklim değişikliği, yabancı türlerin girişinde etken. Küresel ısınmayı, denizdeki tuzluluk artışını engelleyeceğiz, balast sularını kontrol edeceğiz. Ancak bu şekilde bunların ortamdan çekildiğini görebiliriz. Balıkçılık faaliyetlerini daha düzgün, yönetmeliklere uygun bir şekilde yaparsak denizel ekosistemlerimizi koruyabiliriz.”

Denizel ortamın korunması gerektiğini dile getiren Taşkın, sözlerini, “Bu tamamen bizim elimizde, deniz ekosisteminde deniz çayırları ve makroalgler önemli bir konumda. İklim değişikliği mücadelemizde başarılı olmak için koruma alanlarımızı artırmamız gerekiyor.” diye tamamladı.

katil yosun karadeniz Manisa Celal Bayar