Bu yılki biyolojik kaynaklarını tüketen Almanya'nın üç gezegene ihtiyacı var

TAKİP ET

4 Mayıs itibarıyla Almanya, sürdürülebilir biyolojik sınırlarını aşarak kendi kendisine yetme kapasitesini tüketti. Bu aşırı tüketimin bedelini, yoksul ülkeler ve gelecek nesiller ödeyecek.

Dünya çapında ise Küresel Limit Aşım Günü‘nün (Earth Overshoot Day) bu yıl, geçen yıl olduğu gibi, 28 Temmuz’da gerçekleşeceği öngörülüyor. Söz konusu gün, insanların tükettiği doğal kaynakların, Dünya‘nın o yıl söz konusu kaynakları yeniden üretebilme sınırını aşmasına işaret ediyor.

ABD merkezli çevre koruma ve sivil toplum kuruluşu Küresel Ayak İzi Ağı (Global Footprint Network), insanların tüketiminin çevreye etkilerini küresel ve ulusal düzeyde onlarca yıldır hesaplıyor. Söz konusu günün 2022’de tekabül ettiği 28 Temmuz tarihi, şu ana kadar kaydedilen en erken tarih olma özelliğini taşıyor.

Bir ekosistemin insanlar tarafından kullanılan biyolojik materyalleri üretme ve insanlar tarafından üretilen atık maddeleri emme kapasitesi, “biyokapasite” olarak anılıyor. Dünya’nın “biyokapasitesi”, 1970 yılında insanlığın yıllık kaynak talebini karşılamak için fazlasıyla yeterliydi. Ancak geride bıraktığımız yarım yüzyıllık sürede, gezegenimizin tüketim alışkanlıklarımızı tatmin etmek için gerekli olan kaynakları karşılayamayacağı noktaya gelmiş bulunuyoruz.

Bir Dünya yetmiyor

Yapılan bilimsel hesaplamalara göre, insanlığın, mevcut yaşam tarzını sürdürebilmek için 1,7 gezegene ihtiyacı var. Yalnızca Almanya özelinde ise tam üç gezegene ihtiyaç olması dikkat çekiyor.

DW Türkçe‘nin aktardığına göre, tüm bu tüketim trendinin bedelini, akademik dünyada “Küresel Güney” olarak adlandırılan, gelişmekte olan Latin AmerikaAfrika ve Asya ülkeleri ödemek zorunda kalacak. Söz konusu bedeli ödeyenlerden biri de aşırı tüketimin iklim krizini pekiştirmesi nedeniyle gelecek nesiller olacak.

Örneğin Endonezya ve Ekvador gibi ülkelerde, söz konusu aşırı tüketim sınırı, aralık ayına kadar aşılmayacak. Dolayısıyla bu ülkelerin, yeryüzünün biyokapasitesine uygun bir tüketim alışkanlığına sahip oldukları söylenebilir. Ancak bu ülkelerin, aynı zamanda, doğal kaynakları açısından Almanya gibi zengin ülkelerin hedefinde olduklarını unutmamak gerekiyor.

Kalkınma alanında faaliyet gösteren Berlin merkezli sivil toplum kuruluşu INKOTA‘da danışman olarak görev yapan Lara Louisa Siever, 2022 yılında yaptığı bir değerlendirmede, “Almanya, dünyadaki en büyük beşinci hammadde tüketicisi ve mineral ve metallerinin yüzde 99’a yakınını Küresel Güney ülkelerinden ithal ediyor” demişti.

‘Kaynakların sınırlı olduğunu daha anlamadık’

Almanya, diğer gelişmiş ülkelerin çoğu gibi, listenin ilk sıralarında yer alıyor. Örneğin Fransa, söz konusu sınırı Almanya’dan bir gün sonra aşarken YunanistanBirleşik Krallık ve Japonya ise kaynaklarını gelecek haftalarda tüketmiş olacak. 2023 yılında yeryüzünün kaynaklarını en hızlı tüketen ülke ise Katar. Katar, yenilenebilir kaynaklarının tamamını 10 Şubat itibarıyla tüketmiş bulunuyor.

Greenpeace Almanya‘dan Viola Wohlgemuth, “Bizim Almanya olarak sorunumuz, Küresel Kuzey’in genelinde olduğu gibi, kaynakların bir sonu olduğunu henüz anlamamış oluşumuz” değerlendirmesini yaptı.

Wohlgemuth, Dünya Kaynaklar Enstitüsü‘nün, biyoçeşitlilik kaybının yüzde 90’lık kısmından “kaynakların sömürülerek ürünlere dönüştürülmesinin” sorumlu olduğuna ilişkin verisine atıfta bulundu. Küresel ölçekte sera gazı emisyonlarının yüzde 50’lik kısmından da bu üretimin sorumlu olduğunu ifade eden Wohlgemuth, yaşanan “devasa kaynak krizine” rağmen Almanya gibi ülkelerin “hâlâ ders almadığını” dile getirdi.

Berlin’de yaşayan iklim aktivisti Tadzio Müller ise Almanya’nın geçmişte “iklim erdemi açısından örnek ülke” olarak görüldüğünü hatırlattı. Müller, “Bu mitin devlet seviyesinde izlenen siyasi stratejilerle hiçbir alakası yok, aksine güçlü toplumsal hareketlerle alakası var” dedi.

Alman ekonomik siyasetinin ana yapı taşlarından olan sonsuz büyüme ilkesinin sorgulanması gerektiğini söyleyen Müller’e göre, “aşırı ciddi bir sorun olan biyoçeşitlilik kaybının” aşırı tüketimle ilintili olmasının tartışılması gerekiyor. Müller’in eleştirisinin ucu, iklim değişikliğiyle mücadelede geniş çevrelerce desteklenen elektromobiliteye geçişe de dokunuyor. Müller’in “elektrikli araç kapitalizmi” adını verdiği kavram, doğal kaynakların aşırı biçimde tüketimini beraberinde getiriyor.

Almanya biyolojik kaynak iklim