Türkiye, katma değerli üretimin merkezi olabilir
Türkiye, katma değerli üretimin merkezi olabilir
Türkiye, katma değerli üretimin merkezi olabilir
Dünyanın en değerli makarnalık buğdayı, Anadolu topraklarında üretiliyor. Hem de binlerce yıldır. Tek başına bu şanslı yapısı dahi Türkiye'yi dünya makarna endüstrisinden daha fazla pay almasına yeterli bir sehep sayılmalı. Yüksek kapasiteli, modern fabrikalarının varlığı, lojistik avantajları, ihracat tecrübesi sayesinde, Türkiye doğru stratejilerle bu alanda, katma değeri yüksek bir üretim merkezi haline gelebilir. Bunun yolu ise inovasyon, markalaşma ve sürdürülebilir üretim politikalarından geçiyor.
Her yıl 25 Ekim, dünyada “Dünya Makarna Günü” olarak kutlanıyor. 1998 yılında İtalya’nın Roma kentinde düzenlenen Dünya Makarna Kongresi’nde kabul edilen bu özel gün, makarnanın besleyici, ekonomik ve sürdürülebilir bir gıda olduğunu vurgulamak amacıyla ilan edildi. Tüm toplumların sevilen, en temel gıda ürünü olması dolayısıyla her coğrafyada kutlanıyor, Dünya Makarna Günü. Makarnanın kültürel ve beslenmedeki önemine dikkat çekiyor.
Üretimde de tüketimde de Türkiye önde
Dünya genelinde makarna üretimi yılda ortalama 17 ila 18 milyon ton civarında. En fazla makarna üreten ülkeler arasında İtalya, Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye, Brezilya ve Rusya yer alıyor. Kişi başı yıllık makarna tüketiminde ise İtalya yaklaşık 25 kilogram ile açık ara önde yer alırken, Tunus, Venezuela ve Türkiye de yüksek tüketim oranlarına sahip ülkeler arasında bulunuyor. Dünya genelinde ortalama tüketim 7 ila 8 kilogram civarında. Son yıllarda Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkelerinde makarna tüketimi hızla artmaktadır. Bunun en önemli nedenleri arasında makarnanın uzun raf ömrü, düşük maliyeti ve pirinç veya et ürünlerine kıyasla düşük karbon ayak izi yer alıyor.
Türkiye, dünya makarna sektöründe son derece önemli bir konumda. Üretimde dünyanın üçüncü, ihracatta ise ikinci sırasında yer alan Türkiye, yıllık yaklaşık 2,5 milyon ton makarna üretiyor. Bunun 1,5 milyon tonundan fazlası 160’tan fazla ülkeye ihraç ediliyor. İhracatta öne çıkan bölgeler Afrika, Orta Doğu ve Latin Amerika. Türkiye’de kişi başı makarna tüketimi yılda yaklaşık 8 ila 9 kilogram arasında değişim gösteriyor.
Geleneksel üretim bölgesi Türkiye
Türkiye’nin makarna üretiminde güçlü bir ülke olmasının temel nedenleri arasında gelenekselliği, kaliteli durum buğdayı üretimi, modern teknolojiye sahip üretim tesisleri ve stratejik coğrafi konumu yer alıyor. Öte yandan Türkiye, dünyada makarnalık buğday üretiminde ilk sıralarda yer almasına rağmen, verim, kalite istikrarı ve üretim planlaması konularında geliştirmeye açık bir tabloya sahip. Doğru tohum politikaları, sözleşmeli üretim ve modern sulama yatırımlarıyla bu eksiklikler hızla kapatılabilir. Böylece Türkiye, sadece üretim hacmiyle değil, yüksek kaliteli hammadde ve markalı makarna üretimiyle de küresel pazarda daha güçlü bir konuma gelebilir.
Türkiye’de üretim ağırlıklı olarak İç Anadolu Bölgesi’nde, özellikle Konya, Karaman, Gaziantep, Ankara ve Eskişehir gibi illerde yoğunlaşmış durumda. Makarna sanayisi ülke genelinde yaklaşık 30 bin kişiye doğrudan, 100 binden fazla kişiye ise dolaylı istihdam sağlıyor.
Türkiye makarna sektörü son yıllarda dünya pazarında önemini daha da artırdı. Bölgesinin en büyük tedarik ülkesi. Birim fiyat ve marka değeri açısından ise hâlâ gelişme potansiyeli bulunuyor. Türkiye’nin bu alanda katma değeri artırabilmesi için hem üretim hem de pazarlama yönünde stratejik adımlar atması gerekiyor.
Öncelikle, sektörün ham madde tedarikinden son ürüne kadar dikey entegrasyona yönelmesi büyük önem taşıyor. Yani buğdayın sadece ham olarak ihraç edilmesi yerine, irmik ve ambalajlı ürün haline getirilerek satılması, ürün başına düşen gelir ve kar marjını yükseltebilir. Türkiye’nin kaliteli durum buğdayı potansiyeli, markalı ürünlerde avantaj sağlayabilir.
Katma değeri artırmanın bir diğer yolu da ürün çeşitliliğini ve kaliteyi yükseltmekten geçiyor. Organik, glutensiz, yüksek proteinli, lifli veya özel soslu makarnalar gibi fonksiyonel ürünlerin payı giderek artıyor. Bu tür yenilikçi ürünlerle hem iç pazarda hem de yurt dışında daha yüksek fiyatla satış yapmak mümkün.
Dünya genelinde büyük perakende zincirleri kendi markalarını (private label) geliştiriyor ve bu markalar altında makarna üretimi yaptırıyor. Türkiye’deki üreticiler, Carrefour, Lidl, Tesco gibi perakendecilerle tedarik anlaşmaları yaparak hem ihracat hacmini artırabilir hem de üretim kapasitesini daha verimli kullanabilir. Bu ortaklıklar, düzenli sipariş akışı sağlayarak firmalara finansal istikrar kazandırmış olur.
Verimlilik artırıcı teknolojilere ve enerji tasarrufuna yatırım yapılmalı
Yüksek katma değerli ihracat pazarlarına yönelmek önemli. Türkiye makarna ihracatında ağırlıklı olarak Afrika ve Orta Doğu pazarlarında güçlü, ancak Avrupa ve Uzak Doğu’daki premium segmentlere giriş yapabilmek için ürün sertifikasyonlarını (örneğin BRC, IFS, organik veya helal belgeleri) tamamlaması gerekiyor. Bu belgeler, kaliteli Türk makarnasının Avrupa raflarında daha iyi konumlanmasını sağlıyor.
Hazır yemek ve soslu makarna ürünleri gibi tüketiciye doğrudan ulaşılan yeni kategoriler de katma değer yaratmanın etkili yollarından. Bu segmentte ürünler genellikle daha yüksek fiyata satılır ve markaya bağlılık oluşturur. Ayrıca, “Made in Turkey” ibaresinin kaliteyle eşleştirilmesi için markalaşma yatırımlarına önem verilmesi gerekiyor. Coğrafi işaretli buğday kullanımı, sürdürülebilir üretim belgeleri ve karbon ayak izi düşük ürünler Türkiye’nin küresel pazarda imajını güçlendirecek adımlar arasında.
Bütün bu adımların yanı sıra, üretim tesislerinde verimlilik artırıcı teknolojilere ve enerji tasarrufuna yatırım yapılması da rekabet gücünü artırabilir. Otomasyon sistemleri, modern kurutma hatları ve dijital izlenebilirlik çözümleri, hem maliyeti düşürebilir hem de kaliteyi istikrarlı hale getirebilir.
“Hazır noodle” tipi ürünlerin büyüme potansiyeli yüksek
Sektörde bölgesel kümelenme modelleri geliştirilebilir. Bu sayede irmik üretimi, makarna paketleme ve lojistik merkezleri aynı bölgede toplanarak maliyet avantajı yaratılabilir. Ortak depolama ve ihracat lojistiği, firmaların küresel pazarlarda daha güçlü rekabet etmesini sağlıyor. Dünyada da bu alana yönelik yatırımlar hızlı arttı.
Büyük perakende zincirleri kendi markaları altında makarna üretimi yaptırırken, bazı uluslararası gıda şirketleri farklı ülkelerde üretim tesisleri satın alıyor. Türkiye de bu sürecin bir parçası haline geldi. Nitekim Oba Makarna’nın Sakarya’daki noodle fabrikası, Japonya merkezli Nissin Foods Holdings tarafından satın alındı. Bu satın alma, Türkiye makarna sektörüne yabancı sermayenin ilgisini göstermesi açısından önemli.
Türkiye’de geleneksel makarna/erişte tüketimi yüksek ve iyi yerleşmiş ancak “hazır noodle” tipi ürünler görece yeni ve büyüme potansiyeli yüksek. Üretim altyapısı artıyor (yeni tesisler, kapasite artışı). Bu da yerli üretimin ve ihracatın önünü açıyor. İhracat yönü de aktifleşiyor ama hâlâ “yüksek hacimli ve global” düzeye ulaşmış değil; yani büyüme fırsatı var.